Yazarın Tavsiyesi: Bu yazıyı, eğer bulabilirseniz, "Uzaklardaki Yakın Vol. 1 ve Vol.2" CD'leri eşliğinde okuyun.
En çok göreceğiniz kabile, kendilerine has kıyafetleri ve yaşam felsefeleriyle kolayca ayırt edebileceğiniz Masailer. Ellerinde abanoz bir asa, üstlerinde tek veya iki parçadan farklı şekillerde bağladıkları kareli peştemalleri ve heryerlerinden sarkan takılarıyla tam bir görsel şölen sunuyorlar. Görüntüleri biraz ürkütücü olsa da aslında onlar da gayet yumuşak başlı bir kabile. Orta ve Güney Afrika bölgelerinde yoğun olarak yaşıyorlar, Afrika öküzü [inek desem inek değil, öküz desem öküz değil, sanırım Afrika iklimine uyum sağlamış, zayıf, koca kafalı, koca boynuzlu bir tür öküz, "Afrika Öküzü" ismi bana ait :)] hariç kesinlikle mal ve mülk edinmiyorlar, sürekli hareket ediyorlar, bir ülkenin vatandaşı olmayı reddediyorlar, dolayısıyla pasaportları yok. Afrika devletleri bunların asi ama zararsız karakterlerini kabullenmiş, Masailerin sınırlardan ellerini kollarını sallaya sallaya geçişlerine bir şey demiyorlar. Adeta diplomatik bağışıklıları var gibi:) Sahip oldukları sürünün büyüklüğü ve genel durumu hayatta en çok önemsedikleri şey. Ama son yıllarda cep telefonu dünya malına tamah etmeme yönündeki kesin tavırlarında yer yer gedikler açmış; görüyoruz ki teknolojinin bu nimetine pek kayıtsız kalamamışlar:) Özellikle sürü peşinde koşan Masai erkeklerinin çoğunda cep telefonu gördük. Garip bir tezat, bize “sürülerini kollamalarına yardımcı olduğu için alıyorlar” dediler. Bir Masai’nin canını al ama hayvanını alma, gerçekten iş bu kadar ciddi. Hayatlarının yegâne amacı sürülerini büyütmek.
Aynen atalarının binlerce yıldır yaşadığı gibi, kendilerine ait minik köylerde yaşamaya devam ediyorlar. Göç etmeye karar verirlerse, gittikleri yerde yine aynı köyleri inşa ediyorlar. Tek odalı klübeleri çamurdan ve tepeleri sazlarla kaplı. Tek öğün yiyorlar (tek yedikleri yulaf lapası), ortada duran toprak kaptan tüm aile yiyeceğini alıyor. Boncuk ve deriden yaptıkları yerel Afrika takılarını satıyorlar. Diğer taraftan, turistlerin bu otantik kabileye ilgisini de çabucak analiz edip, bundan para kazanmayı öğrenmişler. Size istediğiniz pozu verebilirler, istediğiniz dansı edebilirler, yeter ki onların tabiriyle “mani mani” verin:)
Reis ve Ben...
Batıdan ya da kapitalist sistem çarkına kapılmış herhangi bir ülkeden gelen sıradan bir turistin ilk gözlemi koyu bir sefalet ve yokluk olacak, muhtemelen acıyacaktır bir çok şeyden yoksun bulduğu bu insanlara. Ne de olsa akan suları, elektrikleri, betonarme evleri, arabaları, çeşit çeşit alış veriş merkezleri, toplu taşıma araçları yok bu insanların. Ama acaba bu insanlar gerçekten yoksul ve yoksunlar mı?? Dikkatimizi çeken bu insanların belirgin bir şekilde “mutlu” oldukları, toplumsal barışı hissetmemenize imkân yok zaten. Çünkü hala çiftçilik, hayvancılık, avcılık yapan, tamamen doğa ile uyumlu ve organik yaşayan bir toplum, binlerce yıldır sürdürdükleri yaşam alışkanlıklarını bugün de minimal değişikliklerle aynen devam ettiriyorlar. Hal böyle olunca henüz zengin-fakir ayrımı ve dolayısıyla böyle bir bilinç de oluşmamış. Çünkü kıyas yapacakları farklı bir referans ya da model yok: Herkes aynı şartlarda yaşıyor.
Akışa teslim, özgür ayaklar...
Batıdan ya da kapitalist sistem çarkına kapılmış herhangi bir ülkeden gelen sıradan bir turistin ilk gözlemi koyu bir sefalet ve yokluk olacak, muhtemelen acıyacaktır bir çok şeyden yoksun bulduğu bu insanlara. Ne de olsa akan suları, elektrikleri, betonarme evleri, arabaları, çeşit çeşit alış veriş merkezleri, toplu taşıma araçları yok bu insanların. Ama acaba bu insanlar gerçekten yoksul ve yoksunlar mı?? Dikkatimizi çeken bu insanların belirgin bir şekilde “mutlu” oldukları, toplumsal barışı hissetmemenize imkân yok zaten. Çünkü hala çiftçilik, hayvancılık, avcılık yapan, tamamen doğa ile uyumlu ve organik yaşayan bir toplum, binlerce yıldır sürdürdükleri yaşam alışkanlıklarını bugün de minimal değişikliklerle aynen devam ettiriyorlar. Hal böyle olunca henüz zengin-fakir ayrımı ve dolayısıyla böyle bir bilinç de oluşmamış. Çünkü kıyas yapacakları farklı bir referans ya da model yok: Herkes aynı şartlarda yaşıyor.
Akışa teslim, özgür ayaklar...