7 Mart Cumartesi günü Güçlü ile Antalya’ya uçtuk. Onun hastalığı benden de beter. Benim bir hafta önceki perişan hallerimi şimdi o yaşıyordu. Güçlü’nün kesinlikle koşmaması lazım, içi gidiyor biliyorum ama koşarsa bitiremeyebilir bile. O kadar hasta. Bu sefer Hillside Su Otel'de kalıyoruz. Bütün organizasyonu yapan Öger, Adım Adım ekibine bazı otellerde avantajlı fiyatlarda konaklama imkanı sağladı. Hillside Su çok keyifli bir otel bu arada.
Öger Maratonu bu sene 4. kez yapılıyor. Avrasya Maratonu’nun geçmişi ise 30 yıl. Avrasya Maratonu, koşarken bir kıtadan başka bir kıtaya geçilen yegâne maraton. Bu köklü geçmişine ve özelliğine rağmen başarılı bir şekilde organize edilemiyor ne yazık ki. Bu konuda İstanbul Belediyesi yeterli olamıyor. Şehir ve ülke olarak da bu tür bir spor kültürümüzün olmadığını düşünüyorum. Hal böyle olunca hem sporcular hem de İstanbullular çok zor durumlarda kalıyorlar, maraton olması gerektiğinden daha az coşkulu, daha az keyifli ve daha az katılımlı oluyor.
Bu yıl henüz dördüncüsü yapılan olan Öger Maratonu’na katılım ise Avrasya Maratonu’nu geçmiş durumda. 2008’de Avrasya Maratonu’nda 2200 civarı katılımcı varken, Öger’de 2500 katılımcı vardı. Çünkü Öger Maratonu profesyonelce yapılan bir organizasyon. Bu gidişle Öger Maratonu Dünya’daki New York, Berlin, Roma, Boston gibi meşhur maratonlar arasına girecek gibi gözüküyor. Darısı çoktan bu klasmana girmiş olması gereken Avrasya Maratonu’nun başına… Öger’e ve bu dört dörtlük organizasyonda emeği geçen herkese teşekkürler.
Neyse, dönelim maratonun kendisine. Hasta ve antrenmansız olduğum için yavaş bir tempoyla, kontrollü bir şekilde başladım. İlk 12 km’yi 1 saat 7 dakikada geçtim. Düşündüğümden daha iyi gidiyordum fakat 16.km de olan oldu ve gücüm tükendi. Antalya Stadı içerisindeki finiş noktasına geldiğimde geçen seneki derecemden 21 dakika daha kötüydüm. Bu sene 2 saat 10 dakikada koştum. İnanılmaz bir fark benim için. Son 5-6 km’de her şey değişiverdi. Güçlü doğrusunu yaptı ve koşmadı. Renay 1 saat 59 dakikada koştu. Onun da geçen seneki derecesinden kötüydü. Ayşe 10 km lik parkuru koştu, süresi geçen seneki süresiyle hemen hemen aynı: 1 saat 6 dakika. Anlayacağınız bu sene maraton savaşları pek çetin geçemedi:) Ama Adım Adım koşucuları olarak Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği için topladığımız bağış paralarının şu anda 70.000 TL’yi geçtiğini bilmek ise en güzel, en anlamlı savaş ganimeti oldu diyebiliriz:)
İşte “maraton savaşları” dediğim keyifli rekabet… Kim ne koştu, kim ne kadar antrenman yaptı, kim yapmadı? İdmandan kaytaranı telefonla arayıp “ben bugün şu kadar koştum” diye taciz etmek en büyük ceza. Sporun güzel taraflarından biri: Tatlı rekabet...
Bir süre dinleneceğim. Yağmur, kar, soğuk, gece, gündüz demeden haftanın 5 günü idman yoruyor insanı doğal olarak. Sonra yeni bir antrenman programı yapıp, Temmuz ayında İstanbul’da yapılan boğaz yüzme yarışına hazırlanacağım.
Öger Maratonu bu sene 4. kez yapılıyor. Avrasya Maratonu’nun geçmişi ise 30 yıl. Avrasya Maratonu, koşarken bir kıtadan başka bir kıtaya geçilen yegâne maraton. Bu köklü geçmişine ve özelliğine rağmen başarılı bir şekilde organize edilemiyor ne yazık ki. Bu konuda İstanbul Belediyesi yeterli olamıyor. Şehir ve ülke olarak da bu tür bir spor kültürümüzün olmadığını düşünüyorum. Hal böyle olunca hem sporcular hem de İstanbullular çok zor durumlarda kalıyorlar, maraton olması gerektiğinden daha az coşkulu, daha az keyifli ve daha az katılımlı oluyor.
Bu yıl henüz dördüncüsü yapılan olan Öger Maratonu’na katılım ise Avrasya Maratonu’nu geçmiş durumda. 2008’de Avrasya Maratonu’nda 2200 civarı katılımcı varken, Öger’de 2500 katılımcı vardı. Çünkü Öger Maratonu profesyonelce yapılan bir organizasyon. Bu gidişle Öger Maratonu Dünya’daki New York, Berlin, Roma, Boston gibi meşhur maratonlar arasına girecek gibi gözüküyor. Darısı çoktan bu klasmana girmiş olması gereken Avrasya Maratonu’nun başına… Öger’e ve bu dört dörtlük organizasyonda emeği geçen herkese teşekkürler.
Neyse, dönelim maratonun kendisine. Hasta ve antrenmansız olduğum için yavaş bir tempoyla, kontrollü bir şekilde başladım. İlk 12 km’yi 1 saat 7 dakikada geçtim. Düşündüğümden daha iyi gidiyordum fakat 16.km de olan oldu ve gücüm tükendi. Antalya Stadı içerisindeki finiş noktasına geldiğimde geçen seneki derecemden 21 dakika daha kötüydüm. Bu sene 2 saat 10 dakikada koştum. İnanılmaz bir fark benim için. Son 5-6 km’de her şey değişiverdi. Güçlü doğrusunu yaptı ve koşmadı. Renay 1 saat 59 dakikada koştu. Onun da geçen seneki derecesinden kötüydü. Ayşe 10 km lik parkuru koştu, süresi geçen seneki süresiyle hemen hemen aynı: 1 saat 6 dakika. Anlayacağınız bu sene maraton savaşları pek çetin geçemedi:) Ama Adım Adım koşucuları olarak Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği için topladığımız bağış paralarının şu anda 70.000 TL’yi geçtiğini bilmek ise en güzel, en anlamlı savaş ganimeti oldu diyebiliriz:)
İşte “maraton savaşları” dediğim keyifli rekabet… Kim ne koştu, kim ne kadar antrenman yaptı, kim yapmadı? İdmandan kaytaranı telefonla arayıp “ben bugün şu kadar koştum” diye taciz etmek en büyük ceza. Sporun güzel taraflarından biri: Tatlı rekabet...
Bir süre dinleneceğim. Yağmur, kar, soğuk, gece, gündüz demeden haftanın 5 günü idman yoruyor insanı doğal olarak. Sonra yeni bir antrenman programı yapıp, Temmuz ayında İstanbul’da yapılan boğaz yüzme yarışına hazırlanacağım.
3 yorum:
Alev ne muhteşem bir şey yapmışsınız. Geç farkettim bu yazıları. Yoksa vaktinde duyurmak isterdim. Bağış konusunda bir duyurunun faydası olabilir mi? Yoksa çok mu geç?
Tijen hoşgeldin. Zaten hoş bir duyuru yapmışsın kendi blogunda (mutfaktazen.blogspot), adım adım ile görüşeceğim bildiğim kadarıyla Oger için bağış programı hala devam ediyor. Seni bilgilendireceğim. Ne güzel bir blog yapmışsın, benim gibi yemek severler için bir hazine.
http://handannkaleminden-handan.blogspot.com/2009/04/can-sknts-ucuk-kack-fikirler-sacmalama.html
fikir çalınsın, çalan bana da uğrasın.
sevgiler.
Yorum Gönder