11 Nisan 2009 Cumartesi

Tanzanya'da sizi ne bekler? - 3

Gördüğümüz şehirlerdeki çok kısıtlı sayıdaki istisnalar hariç, halkın büyük çoğunluğu tek veya en fazla iki gözlü tahtadan ya da sazdan yapılma, elektriği, akan suyu ve genelde kapısı dahi olmayan barakalarda yaşıyor. Bunu görünce, neden sokakların her daim kalabalık ve sosyalleşen insanlarla dolu olduğunu anlıyorsunuz. Bu barakalar sadece uyumak için. Kişiye ya da aileye özel bir mahremiyet, konfor, keyif ortamı ve güvenlik sağlamıyorlar. Hal böyle olunca hayatın merkezi açık hava, yaşam, uyku saatleri hariç, hep dışarıda akıyor.

Akşamları her barakada gaz lambası yanıyor, sokak aydınlatması da olmadığı için karşıdan sanki yıldızlar yere inmiş gibi bir manzara oluşturuyor binlerce kandilin ve gaz lambasının ışığı. Tropik iklim kuşağında oldukları için açık havada yaşam sorun değil belli ki, ve zaten Afrika insanın doğasına çok daha yakın.

Suyun yokluğu konusu gerçekten dikkat çekici. Yağış almadığından değil, sanırım suyu tutacak sistem ve her eve ulaştıracak alt yapının olmamasından... Halk, hele de kırsaldakiler, için suya ulaşmak ciddi bir mesele. Seyahat esnasında yol kenarında onlarca çocuk gördük çamurlu su birikintilerinden elindeki testi ve plastik bidonlara su toplamaya çalışan... İnanamadık ama onların çok doğal bir gerçeğiydi. Durum bu olunca, salgın hastalık ve enfeksiyonların yaygın olmasına ve ziyaretçiler içinde ciddi tehdit oluşturmasına şaşmamak gerek.
Gözlerimizin alışık olmadığı bir diğer manzara ise uçsuz bucaksız kahve ve muz tarlaları. İlk kez kahve ağacı gördüm, bodur ama bol çiçekli ağaçlar. Tanzanya dünyanın en güzel kahvelerinin yetiştiği bir ülke. Bunlar dışında, sadece Tanzanya’nın değil, tropik kuşaktaki tüm ülkeleri sembolize eden iki tür ağaç da bize seyahatimiz boyunca güzel görsel manzalara sundu. Bir tanesine "cennet ağacı" deniyormuş, hani kökleri ağacın tepesindeymiş gibi görünen... Diğerinin adını ise ne yazıkki unuttum ama öğrenirsem buraya yazacağım. Afrika savanlarında dağınık halde sıkça bulunan bir ağaç. Pek çok klasik Afrika imgesine görebilirsiniz kendisini.

8 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

fotolar gorunmuyo Basakcim...(Bu mesaji yayinlamayabilirsin)

Basak dedi ki...

Burcucum hem evdeki hem de işteki bilgisayardan görünüyor fotolar, sen neden göremedin acaba? Başka göremeyen var mı?? Yani ben gördüğüm için sorun olup olmadığını da anlayamadım...

afrodelfino dedi ki...

Şu anda resimler görünüyor Başakcım...

Bu arada herkes bloglara uzun aralar verdi bu dönemde, bu vesileyle hepinize bir kez daha teşekkür etmek istiyorum ve sizi çok sevdiğimizi bilmenizi istiyorum...

Sevgiler...

Basak dedi ki...

Biz de sizi seviyoruz Özgecim, hem de çok....

Nilambara dedi ki...

Dünyanın en güzel kahvelerinin Tanzanya'da yetiştiğini bilmiyordum, enteresan.. denemeli.. :)

Basak dedi ki...

Sevgili Nilambara, ben de bilmiyordum, gidinc öğrendik. Aslında stabucks gibi yerlerde bolca Kenya kahvesi satılıyor.Kenya ve Tanzanya komşu zaten, ikisi de kahve üretiyor. Ya Tanzanya kahvesini üretip Kenya'ya satıyor pazarlasın diye ya da Kenya ismi daha popüler diye onu tercih ediyor olabilirler Türkiye'ye getirmek için.

Feride Nizamettin dedi ki...

Başakçım güzel bir kitap daha doğrusu bir kitap dizisi tavsiye etmek istiyorum sana. Bu aralar tuhaf bir dejavu duygusu baskın bende, sanki bu yazıyı da daha önce yazmışım gibi hissediyorum, kendimi tekrarlamışsam kusuruma bakılmaya :)

Alexander McCall Smith 1. Numaralı Kadınlar Dedektiflik Bürosu serisi
serinin ilk kitabı da bu adı taşıyor zaten. Kahramanımız Botswanalı "traditionally built" Türkçesi (çok şişman:)) Mma Ramotswe. Dedektiflik dediysem öyle kanlı cinayetler falan yok, gündelik yaşamın sırları dertleri ve naif Afrika insanını anlatıyor. Su gibi tertemiz, ferah kitaplar. Açıkçası 13-15 yaş grubuna çok daha faydalı olur diye düşünüyorum ama ben çok sevdim biraz daha yaşlı olmama rağmen:))))

Basak dedi ki...

Pisikocuğum devaju değil ama garip bir kalp kalbe karşı durumu diyelim. Şöyle ki: bu seri benim en favori kitap serilerimden biridir. Bir kaç yıl önce ben de bir arkadaşımın tavsiyesi ile okumaya başladım onları ve tam anlamıyla BAYILDIM... Afrika'nın doğa ile bütün, günlük hayat dertleri bizimkine göre çok daha basit, naif yaşam tarzının çok güzel bir sunumudur o seri bana göre de... hepsini okumuş değilim, ankara'da parça parça bulabiliyorum. Hatta şu anda alev okuyor serinin ilk kitabını:)