Madrid usulü keyifli bir öğlen
yemeğinden sonra bugünkü kültür turumuzu yapacağımız Reina Sofia Müzesinin
önünde Barselona’dan gelen arkadaşımız Oğuz’la buluşup, hep birlikte müzeye
girdik. Aklınızda olsun: Reina Sofia Müzesi de Pazar günleri ücretsiz. Reina
Sofia, Prado’ya kıyasla daha yeni (ağırlıkla 20. Yüzyıl) sanat eserlerine ev
sahipliği yapıyor. Yani Dali, Picasso gibi dahi ressamların eserlerini burada
bol miktarda görebilirsiniz. Picasso’nun meşhur ve dev ebatlı (yaklaşık 8mX3,5
m) tablosu Guernica’da burada. İlginçtir; Diğer
galerilerde fotoğraf çekimi serbest olmasına rağmen sadece Gurnica’nın sergilendiği galeride yasak.
Her dahi sanatçı gibi, Picasso da sanatın her dalında eser vermiş. Alev bir Picasso heykelini incelerken... |
Gurnica’nın hikayesine internetten kolayca ulaşabilirsiniz. Picasso, İspanyol
İç Savaşı sırasında, Alman Nazi uçaklarının 1937’de Guernica şehrini
bombalamasından o kadar etkilenmiş ki bu devasa tabloyu bombardımandan sonraki
iki hafta içinde bitirmiş. Tablonun ebatları dikkate alındığında, imkansız gibi görünen, çok kısa bir süre bu. O zamandan bu zamana da “savaşın yarattığı trajedilerin anımsatıcısı,
savaş karşıtı ve barış yanlısı düşüncelerin sembolü” olarak kabul ediliyormuş.
Madrid'de yiyeceğiniz tapasların en klasikleri türlü türlü jambonlar olacak Gezerken denk geldiğimiz, "jambon barı" diye tanımlayacağım bu mekanın adı Enrique Tomas |
Bu kadar
sanatın olduğu yerde insanların mutsuz olması zor gibi geliyor bana. Nitekim
sokaklar tempo düşürmeden cıvıl cıvıl olmaya devam etmekte, herkesin keyfi yerinde görünüyor. Oğuz’dan öğrendiğimize
göre aslında İspanya halkının mutsuz veya depresif olmaları için ciddi sebepleri var: İspanya
uzundur ekonomik krizle boğuşuyor, işsizlik çok fazla, ücretler düşük vb. Yine de, estetik,
düzenli, insan-hayvan-sanat dostu şehirlerde, demokrat bir yaşam formunda yaşamanın ve temel
ihtiyaçlar için talep edilen ücretlerin astronomik olmaması gibi nedenlerin insanların mutsuzluk ve umutsuzluklarını azaltıyor olduğuna inanıyoruz. Madrid de bu düşüncemizin kanıtı gibi geldi bize.
Reina Sofia tüm gün ücretsiz olduğu için çok daha uzun
vakit geçirdik burada. Sanırım 4 saate yakın... Galeriden galeriye adeta “huşu” içinde geçtik. Tabii
artık internet sayesinde dünyanın neredeyse tüm sanat eserlerine anında
ulaşabiliyoruz. Ancak, bunları canlı görmenin zevki elbette başka oluyor.
Özellikle, çocukluğunuzdan, kitaplardan, gazetelerden bildiğiniz bir tür “efsane” kabul edilen bir
sanat eserine yaklaşırken dahi içinizin ürperdiğini hissediyorsunuz. Bu eserler
karşısında hakikaten nefesiniz kesiliyor, sessiz kalıyorsunuz. Bu resimlere yansıyan yetenekler insanın içindeki tanrısal güçlerin yansıması
değildir de nedir?
Müze
sonrası Oğuz’un Barselona’da yaşayan arkadaşlarıyla buluştuk, geceyi farklı
semtler ve üç farklı tapas barında yaptığımız keyifli sohbetler eşliğinde
tamamladık. Madrid’de hayat 24 saat kesintisiz devam ediyor. Tabii ki eğlenmeyi sevdikleri belli, ama bunda
özellikle bahar ve yaz aylarında güneşin hayli geç batmasının da biraz etkisi olabilir. Dışarıdayken hava geç vakte kadar aydınlık olduğu için yorulduğunuzu anlamak zor oluyor. Bunu ancak yatağınıza uzandığınızda anlıyorsunuz:)
Her yerde seramik tabela işçiliğinin güzel örnekleriyle karşılaşacaksınız. Bu tabela da bir tavernaya ait. |