21 Şubat 2009 Cumartesi

Tanzanya'da sizi ne bekler? - 1

Yazarın Tavsiyesi: Bu yazıyı, eğer bulabilirseniz, "Uzaklardaki Yakın Vol.1 ve Vol.2" eşliğinde okuyun.

Tanzanya hepimizin hayallerindeki “romantik” Afrika’nın kanlı canlı hali. “Yok artık bu kadarı fazla, rüya olmalı” diyeceğiniz kadar dolu dolu, doğal, otantik, sahici ve sempatik. Yer yer bizim anladığımız anlamda batı tarzı medeniyet izleri taşısa da (eski İngiliz Kolonisi olduğunu unutmayalım), bunların yerel hayat tarzı ve doğal çevre ile uyumu takdire değer. Görsel olarak her şey romantik Afrika hayalinizi boşa çıkarmayacak bir armoni içinde.




Aruşa ve Moşi’de ve genel olarak şehirlerarası yollarda ve kırsalda göreceğiniz doğa ve insan manzaraları “burası tiyatro sahnesi mi, yoksa bir karnaval falan mı var?” diye düşündürüyor. Kafasında devasa sepetler, testiler ve hatta bavul olduğu halde yüzünde civelek bir gülüşle kırıta kırıta yürüyen, rengarenk yerel kostümleri içindeki kadınlardan hangisine bakacağınızı, hangisini fotoğraflayacağınızı şaşırıyorsunuz. Nasıl bir dengedir, nasıl boyun kasıdır ki bu kadar ağır yükleri el desteği bile olmadan saatlerce taşıyabilmektedir?? Ben cevabı bulamadım. Herhalde genetik biliminin bir cevabı vardır. İnsanlar muhtemelen “el” ile de eşya taşınabileceğinin farkında değil gibiler:)

Yürümek yürümek yürümek... Tanzanyalı (ve belki çoğu Afrika halkı) için en doğal şey. En yaygın ulaşım aracı tabanvay:) Şehirlerarası yollarda, asfaltın iki yanında sanki sahilde keyif gezisine çıkmış gibi rahat rahat yürümekte olan ama aslında sadece bir köyden başka köye ya da şehre seyahat eden yüzlerce insanla karşılaşmak şaşırtıcı. Toplu taşıma neredeyse yok gibi. Öğrendik ki halk seyahatlerini çoğunlukla yürüyerek yapıyor. Afrika kökenlilerin atletizmde neden bu kadar başarılı olduklarına şaşmamak gerek, yine genetikçilere sormalı:)








Çocuklar, istisnasız hepsi yemelik!!! Evet her çocuk güzeldir ve burada da öyleler ama o boncuk gözleri, kadife gibi çikolata tenleri, her daim gülen yüzleri ve arsızlıktan nasibini almamış naiflikleriyle bizi erittiler. Gülmek sadece çocuklara has bir doğal durum değil, herkes güleryüzlü, o an gülmüyorsa bile göz teması kurduğunuz anda bembeyaz dişler çıkıyor ortaya tam kadro.











Öğreniyoruz ki aynı zamanda Afrika kıtasının en yumuşak başlı ve barış sever halklarındanmış Tanzanya halkı. Bunu anlamamak mümkün değil zaten. Halbuki homojen bir toplum değiller etnik ve dini yapıya bakınca : Kabileler, müslümanlar, hristiyanlar , yerel Arfika dinlerine inananlar, başka Afrika ülkelerinden gelenler...

Kahve Tarlaları


Kasap Dükkanı (elektrik lüks, etler sıcak havaya rağmen böyle satılıyor)

26 yorum:

JoA dedi ki...

hem bayıldım hem özendim. müthiş! çocuklara ise bittim resmen. angelina jolie olup evlat edinesi geliyor insanın :)

Basak dedi ki...

Sevgili Joa; Tanzanya benim hala aklımda. Her türlü rengiyle...

Brajeshwari dedi ki...

bende Tanzanya'nın renklerine bayıldım.Daha nereleri yazaksın bakalım...

Başakcım, blog için acil bir yerlere gitmek gerek ? Sadece bloga yazı yazmak için, başka nedeni yok..Keşke..

Basak dedi ki...

Burcucum diyorum ya , hala aklımda... Blog sayesinde tekrar canlandırdığımıza da seviniyorum. Ve çok ama çok haklısın... Niyet tamamsa, eylem yakındır, değil mi ama?

nihal dedi ki...

Başak olmuyor böyle :P

Alev dedi ki...

Sevgili N., olsun olsun, lüffen:)

Adsız dedi ki...

yaa bizi bırakıp nerelere gidiyorsunuz bakiimmmm... :)

fotoğraflara bayıldım Başakcım, ellerinize sağlık..

Basak dedi ki...

Sevgili Cheetos, bu seyahat 2006 yılının sonunda yapıldı, bizim Kilimanjaro tırmanışımız da bu seyahatin içindeydi. Hala unutamadım ve tırmanış dışındaki gözlemlerimizi blog sayesinde yazılı hale getirmiş olduk. Devam edecek:)

Adsız dedi ki...

Ufkum genişledi, canım istedi, gidesim geldi! Fotoğraflar harika, ellerinize sağlık! Gokce

Basak dedi ki...

Gökçecim gidersin, bu yazdıklarım klavuz olur belki, çok da sevinirim (daha detay vericem ilerleyen bölümler:)).

nasıl bu hale geldim ben dedi ki...

Yaa ama olmaz ki. İnsan bu yazıları okuyunca Alexander Supertramp misali yollara düşesi geliyor. Çok güzel yazılar gerçekten. Daha nice nice yerleri bizimle paylaşabilmeniz dileğiyle...

Not: Başak ve Alev Resmen modern Evliya Çelebiler olarak görüyorum sizi :)

Basak dedi ki...

Orçuncum, sen çok tatlısın ama:) O senin iyi bakışın, ama Alev'de de ben de hep seyyah ruhu vardı, iyi denk geldik birbirimize:) İmkanlara uygun fırsatları elden geldiğindece değerlendirmeye çalışıyoruz diyelim. Bu arada Alev Alexander Supertramp olarak değiştirmeyi düşünüyormuş adını:)

nasıl bu hale geldim ben dedi ki...

Çok yerinde olur valla :)) Ayrıca Alex'in yaşadığı problemleride yaşamaz Alev. Nede olsa Alex gibi yanlız değil yanında onunla aynı dili konuşan bir hayat arkadaşı var. Sonsuza kadar böyle kalmanız dileğiyle...

Basak dedi ki...

Orçuncum o zaman ben de sana aynı dili konuştuğun bir hayat arkadaşı dileyim mi? Yoksa zaten var mı?:))

kekvekahve dedi ki...

yazıyı okumadan önce fotoğraftaki çocukların gülen yüzlerine takıldım. Sen de yazmışsın zaten her daim gülen yüzlerini. Bu şahane yaratıkların mutluluğunun sırrı içi içe oldukları doğa mı acaba?

nasıl bu hale geldim ben dedi ki...

İnşallah Başak'cım yaa. Henüz o derece aynı dili konuştuğum birisi çıkmadı karşıma malesef. Ama birgün çıkacağından eminim :) güzel dileğin için çok teşekkür ederim.

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Afrika'ya nedense hiç yolum düşmedi dolayısıyla yazını bir solukta okudum ve inanılmaz keyif aldım. Fotoğraflar ise bir harika. Ama ne olur bu kadarla bırakma daha çok anlat..
Sevgiler

Basak dedi ki...

Kek ve Kahve: İster istemez ben de öyle düşünmüştüm. Bilemiyorum, belki gerçekten öyle...

Orçun: Eh sen yolun başında sayılırsın, zaman var daha:)

Ayşegül: Senin gibi bir gezginin yolu en kısa zamanda Afrika'ya düşmeli, sen daha uzaklardan başlamışssın anladığım kadarıyla...

Nilambara dedi ki...

yaşasın tekrar yola çıkmışız :)
merakla devamı bekleniyor ama Sevgili Başak en çok da bir dahaki programınız bekleniyor, kimbilir belli mi olur belki dayanamaz takılırım peşinize :)

Basak dedi ki...

Sevgili Nilambara; neden olmasın? Hem de çok güzel olur. Kafada niyetler, planlar var ama henüz yakın tarihe programlanmış olanı yok. Hayatın ne getireceği bilinmez, sürprizleri sıradadır belki de. bir de senin iyi anlayacağını sanıyorum, ben artık kendimi hergün seyahat yapıyor gibi hissediyorum,içsel seyahatlerim nedeniyle galiba:))

La Loba dedi ki...

Bugün Başak'ın doğum günü ama doğum günü yazısı yok hatta bir elektronik posta adresi bile bırakmamış profiline. O halde mutlu yıllar buradan sana :) Huzurlu, umutlu, mutlu bir yaş dilerim efendim.

Basak dedi ki...

La Lobacığım beni mahçup ettin... Çok teşekkür ederim, çok naziksin...

nasıl bu hale geldim ben dedi ki...

Aaa gerçekten mi? O zaman iyiki doğdun Başak. Alev'le, Safran'la ve tüm sevdiklerinle nice nice mutlu yıllara... Bol bol gezip bizle paylaşman dileğiyle... :)

Basak dedi ki...

Orçuncuğum çok teşekkür ederim. biz bu haftaya "kutlu doğum haftası" diyoruz, ben, Alev ve yakın bir çok arkadaşımız daha bu hafta doğduğu için:))

Ateş Böceği dedi ki...

Fotoğrafalr müthiş bayıldım ve çok beğendim .Yani insanın her şeyi bırakıp başka diyarlara yolculuk edesi geliyor ama imkanlar kısıtlı olunca resimlerdede olsa kendimizi avutup mutlu ediyoruz:)

Basak dedi ki...

Sevgili Ateşböceği; seyahat etmek her zaman güzeldir. Ama sana bir şey söyleyim mi olgunlaştıkça, seyahatten anladığın şeyin kapsamı çok genişliyor. Yeni yerler görmek elbette harika ve geliştiricidir, ama sadece çok uzaklarda değil, burnumuzun dibinde ve hatta kendi içimizde de keşfedilmeyi bekleyen dolu şey olduğunu farkedince, bir şeyler kaçırdığın ya da eksik kaldığın fikri de hızla azalıp yok oluyor. bu benim görüşüm tabii:)