30 Aralık 2009 Çarşamba

"KOZMİK ODA" DEĞİL "KOZMİK BAĞ":)


Hayatın sürekli olarak beni şaşırtması kadar sevdiğim bir şey yok. Şaşkınlığa sebep olan olaylar bazen can sıkıcı, üzücü, bazen de şahane ya da mucize kabilinden olabiliyor. Her durumda, kimi ancak gidince, kimi de geldiği an şöyle düşündürüyor bana: "Hayat yine de ve her durumda güzeldir". Sanırım kişisel özelliklerim arasında en beğendiğim de bu. Yoksa algıları fazlasıyla açık, hassas ve bir de üstüne havai bir balık insanının bu dünyada hayatını idame ettirmesi epey zor olurdu:)

İnsan tanımak, tanıdıklarımdan yeni şeyler öğrenmek ana besinim. Hal bu olunca, blog işine soyunarak aslında kendi besin zincirime ne önemli bir katkı yaptığımı da yeni yeni anlıyorum.

Hayat felsefesini referansım olarak aldığım sevgili Merve İldeniz'in kişisel web sitesindeki forumu sayesinde zamanında hayatıma pek çok güzel insan katmıştım. Sanal ortamdan ilk kazançlarım olmuştu hepsi de... Site çoktan kapandı gitti, ama orada kurduğumuz arkadaşlıklar aynen duruyor.

Blog kültürü sayesinde tanıyıp sevdiğim ilk insan ise (artık bilmeyen kalmadı) Dilara'dır, kıymetlimdir kendisi bir çok sebepten. Burada yazmaya başlayıp, başka sevdiğim yazarların yazdıklarına not bırakırken iletişime geçtiğim, farklı farklı şeyler paylaştığım pek çok şahane insan geldi arkasından. Aralarında çeşitli sebeplerden kendimi daha yakın-daha özel ilişki içinde bulduklarım oldu, oluyor; içi dışı bir, harbi insan Handan gibi mesela... Bir süredir sık sık konuşup yazıştığımız, 40 yıllık ahbap misali dertleşip birbirimize akıl fikir verdiğimiz ve kendimize "kozmik arkadaşlar" adını yakıştırdığımız Özlem gibi mesela...

Bunları niye yazıyorum? Çünkü az önce son yıllardaki en anlamlı hediyemi aldım bir özel insandan. Aslında adresimi sorduğunda anlamıştım bir şeyler. Yine de bugün elime geçen hediyenin kendisi ve ona eşlik eden mektubun içeriği beni kendi tahminimden bile daha fazla şaşırtıp, mutlu etti.

Sevgili HaNdE; sana bir çok şey için teşekkür etmek istiyorum: kozmik bağlara, sevmek ve yakın hissetmek için ille de fiziken görmek, beklentisi ya da nedeni olmak gerekmediğine, aslolanın ruh birliği-gönül bağı olduğuna dair inançlarımın sağlamasını bir kez daha yapmama vesil olduğun için... Veee seneler önce, evlendiğimiz yıl evimize giren hırsıza kaptırdığım, annemin hediyesi olduğu için kaybı içimi yakan, o bugün bugündür hep "alayım" deyip nedense almadığım, o çok sevdiğim inci küpelere yeniden kavuşmamı sağladığın için... Almayışımın sebebini bugün öğrendim işte, demek onu yerine geri koyacak olan senmişsin:) Teşekkür ederim güzel insan. Mektubunda yazdığın herşeyin kat kat fazlasını senin ve hayatı senin gibi algılayan tanıdık tanımadık insanlar için ben de diliyorum.

Evet artık kalkışa hazırız. Bu gece 2010'u diğer can dostlarla birlikte karşılamak üzere Alaçatı'ya uçacağız. Fakat ben şu an kanat takmış gibi hissettiğim için, uçağa da gerek kalmayacak gibi uçmak için:)

27 Aralık 2009 Pazar

NAVİGASYON:)

Yılın son günleri hareketli geçiyor. Bugün, 2009 başında edindiğim "Zamansız Ajandama" yıl boyu tutuğum notlara gözattım. Genelde okuduğum kitaplardan, beğendiğim, "ilham verici" bulduğum paragraflardan oluşmuş. Arada benim ya da bizim için anlamı olan bazı olayların da notlarını düşmüşüm. Velhasıl aklıma ve ruhuma iz bırakanların özetini oluşturmuş bu notlar.

Çoğu insanın "yeni yıl kararları" için düşündüğü, listeler yaptığı, isteklerini, beklentilerini sıraladığı bu dönemde, işin gerçekten özüne dokunmuş bir kaç paragraf dikkatimi çekti okuduklarım arasında. Robin Sharma'nın "Ermiş, Sörfçü ve Patron" kitabından:

"Her insanın bir tek gerçek işi vardır: Kendine giden yolu bulmak.

Ona düşen kendi kaderini keşfetmektir, rastgele bir kaderi değil.

Ve keşfedince de onu sonuna kadar ve kararlılıkla kendi içinde yaşamaktır.

Başka herşey "sahte varoluş"tur; kaçınmaya, kitlelerin ideallerine doğru kaçmaya, tutuculuğa ve insanın kendi içselleğinden korkmasına işaret eder.

En büyük değerini belirle,

Hayatını aslında nasıl yönetmek istediğini tanımla

Ve nelerin seni mutlu ettiğini düşün.

Kendine karşı dürüst olmak için hayatını hangi standartlar çerçevesinde yaşaman gerektiğini netleştir.

Sonra, gerçekten (ama gerçekten) "özgün" bir biçimde düşünsen, hareket etsen, hissetsen dünyada nasıl bir yerde olacağını bul.

Nasıl biri olurdun?

Nelere artık tahammül göstermezdin?

Hangi faaliyetlere artık katılmazdın?

Hangi insanları hayatından bilinçli olarak çıkarmayı seçerdin?"

Hepinize yeni tecrübeler, sizi yukarı çeken, kalbinizde ve ruhunuzda "ışık" yakan insanlarla dolu, yeni yeni farkındalık düzeylerine erişeceğiniz, kendinize giden yoldan fazlaca sapmadan, kararlı adımlarla yürüyeceğiniz, doyumlu ve huzurlu bir yıl dileriz:)

20 Aralık 2009 Pazar

9. ŞAPKA PARTİSİ'NİN ARDINDAN


Bir "Şapka Partisi"ni daha sağ salim yapıp, birbirinden renkli anılarıyla geride bıraktık. Sık sık söylüyorum; bu blogu oluştururken amacımız hayatımızı renklendiren anılarımızı bize edindirdikleri tecrübelerle birlikte kayıt altına almaktı. 2001 yılından bu yana istisnasız her sene düzenlediğimiz Şapka Partisi bunlardan biri işte...

2. yılında katılım için şapka takma kuralını getirdiğimiz partimize ilk yıllarda klasik, biraz sonrasında enteresan ama satın alınmış şapkalarla geldik. 2005 yılında bir arkadaşımız ilk kez kendisinin tasarladığı, tepesinde düğmesine bastıkça dönen pervanesi olan bir şapka ile katılınca, gelecek yılların en büyük eğlencelerinden birinin yaratılmasına da ön ayak oldu. O yıl şapka tasarlamanın, şapka almaktan daha keyifli olacağına karar verdik. 2006 yılında ilk kez "şapkanızı tasarlayın" dedik.

Tasarım şapkada ilk zirveyi 2007 yılındaki partide yaşadık. Kırmızı - beyaz giyinme kuralı da ilk kez o yıl konmuştu [ikide bir "kural" diyorum ama bunların hepsinin organizasyonu daha da farklılaştırmak , renklendirmek, abartmak ve dolayısıyla rutin hayatın, rutin eğlencelerin dışında bir şeyler yaratma çabası olduğunu anlamışsınızdır sanırım:)]. O yıl katılımcılar yarattıkları şapkalarıyla olay ve heyecan yarattılar. Zaten 2007'den sonra bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmadı... Çıta öyle bir yükseldi ki artık bunun düşmesine hiç birimiz izin veremezdik. Aslında bunun için endişenmeye gerek yoktu (yokmuş).

Bir şeyler yaratıyor olmanın verdiği keyif bağımlılık yaratan cinstendir, 2007 itibariyle katılan herkes "bağımlı" hale gelmişti bile... Sonrasında tasarımda giderek harikalar yaratılmaya başlandı. Giderek daha çok katılımcı dahiyane fikirler ve ciddi el emeği ile oluşturulmuş şapkalarıyla gelmeye başladılar.

Bu yıl tasarım şapka katılımında da rekor düzeye eriştik, 50 katılımcımızın 40'a yakınının şapkası tasarlanmış, özel olarak uğraşılmıştı. İnsan yaratıcılığının sınırının olmadığını tekrar ve tekrar bu basit denilebilecek aktiviteyle yaşıyoruz. Hiç bir şapka bir diğerine benzemiyor. Bu kısım gerçekten hayret verici. Son 3 yıldır herhangi bir şekilde fikren ya da uygulama olarak birbirinin aynı ya da benzeri olan şapka görmedik.

Şimdi biraz 2009'un şapkaları konuşsun:

Alev'in şapkası "Kral aç"

Renay ve şapkası "Pop Star"

Güçlü'nin şapkası "Topbaş", Özge'nin şapkası "Hepsini ben emdim", Burcu'nun şapkası "Gökkuşağı"

Barış'ın şapkası "Simitçi":)

Ejder'in şapkası "Rock DJ"

Nerzan'ın şapkası "Mado'da buluşalım"

Tuğrul'un şapkası (tabii görebilirseniz) "Le Minör":)

Dilara'nın şapkası "Lady Di in Ascott"

Taylan'ın şapkası "Kafalar 1500"

Ayşe'nin şapkası "Kafadan iç"

Güçlü'nün şapkası "İşçinin yeni yıl rüyası"

Altuğ ve Vildan'ın tasarımları: "Galyalılar":)

Canan'ın şapkası "Aynı anda kaç kişi emebilir?"

Dilber'in şapkası "Hayaller üzerinde dört nala giden mor at" (at bu fotoda görünmemiş:)

Aylin'in şapkası "Yin-Yang"

Aylin'in şapkası "Çilekli Bon Bon"

Ayşem'in şapkası "Alway Cik cik"

En Yaratıcı Şapka yarışmasının 2009 yılı 1.si benim. "Ören Bayan" isimli şapkamı yaparken de çok eğlendim.

Bendeniz "Ören Bağyan", ödülümü gururla gösterirken:)

Yünlerden bir şey yapmaya aylar önce karar vermiştim. Yaratıcı Şapka Yarışmasında şapkanıza verdiğiniz isim de önemli oluyor, yaratıcı bir isim nedeniyle çok puan alan şapkalar da oldu geçmiş yıllarda . Sonra "ören bayan" logosunu yünlerin üzerinde de kullanmaya karar verdim. İnternette "ören bayan" logosu ararken, bir grup yaratıcı grafikerin ören bayan logosu ile bir yarışma yaptıklarını ve birbirinden çılgın ören bayan logoları ürettiklerini gördüm; logoları onlardan seçtim.

Şapkamdan detay: Ören Bayan'ın bilmediğimiz halleri:)

Şapkam bayağı ağırdı, idare etmesi biraz zor oldu:)

Alev ve Renay her partide katılımcılara ısrarla "şapkanızı tanıtın, yarışma öncesi kulis yapın" diye tavsiyede bulunurlar, bu sene tavsiyelerine ben de "ciddi ciddi" uydum. Aslında bunu, evsahipliği pozisyonu nedeniyle, biraz da insanları bir sonraki sene farklı pazarlama yöntemleri yartmaları için gaz vermak amacıyla da yaptım:) İşi iyice abartmak için seçtiğim birbirinden çılgın "ören bayan" logolarından stikerler yaptırdım, bunları geceye her gelenin yakasına "oyunuzu bana verin" diyerek yapıştırdım:) Gerçi, bu kulise çok de gerek yoktu, çünkü şapkamın kendisi hakikaten iddialıydı:) ("Mütevazi" bir insanımdır gördüğünüz gibi:)) Her gören "Bu sene 1.lik kesin senin" dedi.

Ören Bayhan:)

" Ören Bayan" "Aç Kral" ile:)

Tabii ki bu işin "geyiği", amaç yarışmaktan çok eğlenmek ve bizler gibi gelen ve yarışan herkesin çok eğlendiğini biliyorum.

Bu yılın ilk beşi:
1. Ören Bayan
2. Aynı anda kaç kişi emebilir?
3. Simitçi (kendi tabiriyle "Zitçiieee":)
4. Çilekli Bonbon
5. Galyalılar
Önümüzdeki yıl Şapka Partisi'nin 10. yılı, şimdiden heyecanlanıyoruz, şimdiden birbirimize "seneye görürsünüz öyle bir şapka yapacağım ki hepinizi silip süpüreceğim" demeye başladık:) 10. yıl olacağı için belki bir miktar kostüm de girebilir işine. Neden olmasın???

2009 Şapka Partisi Hatırası...

10 Aralık 2009 Perşembe

9. ŞAPKA PARTİSİ

1995 senesinin yaz ayında üniversitede yaz okuluna kalmıştım. Burada okuduğunuz ve okuyacağınız bir çok macerayı birlikte paylaştığımız dostum Renay da. Gündüz okula gider, akşamları bizim evde buluşur, yemek yerken günün havadislerini paylaşır, rutin ders çalışma seanslarımıza geçmeden önce de yaz okulu bitince çıkmayı umduğumuz tatilimizde neler yapacağımızın hayalini kurardık.

Hala okuyucusu olduğum Atlas dergisini o yıllarda satın almaya başlamıştım. Dergilerden birinde Kaş diye bir sahil kasabasını görüp, vurulmuştum. Bir akşam resimlerini gösterdiğim Renay "abi tatilde buraya gidelim o zaman" dedi. Bu tatili büyük bir olaya dönüştürmeye karar verdik. O zamanlar internet var tabi ama bizde veya çevremizde kimsede yoktu, yaygın değildi. Önce güzel bir antetli kağıt hazırladık, arkadaşlarımızın hepsine tek tek resmi bir dille tatile davet mektubu yazıp postaladık. Resmi bir dille yazmamızın bir sebebi vardı elbette. Benim ve Renay'ın "murahhas azası" olduğumuz bir hayali bir vakıf adına yazmıştık mektupları. Takip eden günlerde hayali vakfımızın davetine katılacağını ve/veya katılamayacağını bildiren bir sürü mektup aldık. Sonuç olarak 30 kişiye yakın bir grup Kaş'da harika bir tatil geçirdik.

İşte "Sosyal Hayatı Güçlendirme ve Geliştirme Vakfı", yeni ismiyle "Sosyal Hayatı Güçlendirme ve Geliştirme Hareketi (SHGGH)" ilk olarak böyle kuruldu. SHGGH'nin amacı üyelerinin ve üyelerinin tanıdıklarının sosyal hayatlarını zenginleştirmek için sadece ve sadece eğlenmek ve eğlendirmektir. 2001'den bu yana her sene Aralık ayı içerisinde arkadaşlarımızın ve onların arkadaşlarının katılabildiği [bir çeşit "saadet zinciri" yani:)], katılan herkesin orjinal bir şapka ve kırmızı-beyaz renklerde giyinerek ile gelme şartı olan bir "Yeni Yıla Merhaba" yemeği organize ediyoruz. Sağolsunlar, bu yıla kadar yakın arkadaşımız Burcu, bu sene de bir başka yakın arkadaşımız Canan Yalım (CY Tasarım) SHGGH'nin bütün organizasyonlarında küratör olarak desteklerini esirgemeyerek, organizasyonun giderek daha yaratıcı ve eğlenceli hale gelmesine katkıda bulunuyorlar.

Bu eğleceli teaser'ların yaratıcısı sevgili arkadaşımız Canan ve ekip arkadaşları.


Tabii "orjinal şapka" tanımını açmak lazım biraz. Gecenin esas olayı aynı Eurovision yarışması gibi oylanan (Televoting) bir yaratıcı şapka yarışması. İşin en eğlenceli kısmı da bu zaten. Gece boyunca herkes şapkası için kulis yapıyor, gecenin sonunda ise oylama yapılıyor. Oylama için aynen Eurovision'u taklit ediyoruz, amacımız eğlenmek o yüzden puanlar verilirken her tür şaklabanlık serbest. Oylama, bazen "komşu masalar birbirine oy veriyor, hakkımız yendi" gibi itirazlara rağmen aslında son derece objektif:) En iyi yaratıcı şapka 1.,2. ve 3.leri için ödüllerimiz var. Bir de SHGGH'nin sembolü "geyik ve boynuz" olduğu için, hareketimizin Murahhas Azaları [yani patronları:)] olarak Renay ve benim tamamen "subjektif ve keyfi" kararlarla verdiğimiz "Yılın Geyiği" ödülümüz var. Her sene yemeğe katılanlardan biri "Yılın Geyiği"seçilir ve en büyük ve önemli ödülümüz olan geyik boynuzundan tacı kafasına takar...:))

Parti ile ilgili haberler ve detaylar bu teaserlar ile davetlilere gönderiliyor. Bu teaserlar üzerinde düşünülmüş, planlanmış çalışmaların ürünü.

Bu sene 9.su yapılacak Şapka Partimiz 12 Aralık Cumartesi gecesi, bir sene hariç tam 7 yıldır bize güleryüzlü ve yaratıcı personeliyle mükemmel bir şekilde ev sahipliği yapan Gordion Otel 'de. Bu vesileyle Otel sahibi sevgili arkadaşımız Tacdin'e ve Otel Müdürü Esra Hanım'a ve Ayça Hanım'a da çok teşekkür etmek isterim.

Şapka Partimizin 2007 yılında yapılan 7.si dergiye de çıkımıştı

Özenle ve yaratıcılıkla hazırlanmış şapkalarla 12 Aralık'da 9. Yılbaşı Yemeğimizde görüşmek üzere.
(Geçen sene Şapka Partisi hakkında Burcu'nun yazdıkları için bkz: http://burcuca.blogspot.com/2008/12/yln-son-gnleri-ksa-ksaa.html)