26 Şubat 2009 Perşembe

Tanzanya'da sizi ne bekler? - 2

Yazarın Tavsiyesi: Bu yazıyı, eğer bulabilirseniz, "Uzaklardaki Yakın Vol. 1 ve Vol.2" CD'leri eşliğinde okuyun.




En çok göreceğiniz kabile, kendilerine has kıyafetleri ve yaşam felsefeleriyle kolayca ayırt edebileceğiniz Masailer. Ellerinde abanoz bir asa, üstlerinde tek veya iki parçadan farklı şekillerde bağladıkları kareli peştemalleri ve heryerlerinden sarkan takılarıyla tam bir görsel şölen sunuyorlar. Görüntüleri biraz ürkütücü olsa da aslında onlar da gayet yumuşak başlı bir kabile. Orta ve Güney Afrika bölgelerinde yoğun olarak yaşıyorlar, Afrika öküzü [inek desem inek değil, öküz desem öküz değil, sanırım Afrika iklimine uyum sağlamış, zayıf, koca kafalı, koca boynuzlu bir tür öküz, "Afrika Öküzü" ismi bana ait :)] hariç kesinlikle mal ve mülk edinmiyorlar, sürekli hareket ediyorlar, bir ülkenin vatandaşı olmayı reddediyorlar, dolayısıyla pasaportları yok. Afrika devletleri bunların asi ama zararsız karakterlerini kabullenmiş, Masailerin sınırlardan ellerini kollarını sallaya sallaya geçişlerine bir şey demiyorlar. Adeta diplomatik bağışıklıları var gibi:) Sahip oldukları sürünün büyüklüğü ve genel durumu hayatta en çok önemsedikleri şey. Ama son yıllarda cep telefonu dünya malına tamah etmeme yönündeki kesin tavırlarında yer yer gedikler açmış; görüyoruz ki teknolojinin bu nimetine pek kayıtsız kalamamışlar:) Özellikle sürü peşinde koşan Masai erkeklerinin çoğunda cep telefonu gördük. Garip bir tezat, bize “sürülerini kollamalarına yardımcı olduğu için alıyorlar” dediler. Bir Masai’nin canını al ama hayvanını alma, gerçekten iş bu kadar ciddi. Hayatlarının yegâne amacı sürülerini büyütmek.







Aynen atalarının binlerce yıldır yaşadığı gibi, kendilerine ait minik köylerde yaşamaya devam ediyorlar. Göç etmeye karar verirlerse, gittikleri yerde yine aynı köyleri inşa ediyorlar. Tek odalı klübeleri çamurdan ve tepeleri sazlarla kaplı. Tek öğün yiyorlar (tek yedikleri yulaf lapası), ortada duran toprak kaptan tüm aile yiyeceğini alıyor. Boncuk ve deriden yaptıkları yerel Afrika takılarını satıyorlar. Diğer taraftan, turistlerin bu otantik kabileye ilgisini de çabucak analiz edip, bundan para kazanmayı öğrenmişler. Size istediğiniz pozu verebilirler, istediğiniz dansı edebilirler, yeter ki onların tabiriyle “mani mani” verin:)

Reis



Reis ve Ben...

Batıdan ya da kapitalist sistem çarkına kapılmış herhangi bir ülkeden gelen sıradan bir turistin ilk gözlemi koyu bir sefalet ve yokluk olacak, muhtemelen acıyacaktır bir çok şeyden yoksun bulduğu bu insanlara. Ne de olsa akan suları, elektrikleri, betonarme evleri, arabaları, çeşit çeşit alış veriş merkezleri, toplu taşıma araçları yok bu insanların. Ama acaba bu insanlar gerçekten yoksul ve yoksunlar mı?? Dikkatimizi çeken bu insanların belirgin bir şekilde “mutlu” oldukları, toplumsal barışı hissetmemenize imkân yok zaten. Çünkü hala çiftçilik, hayvancılık, avcılık yapan, tamamen doğa ile uyumlu ve organik yaşayan bir toplum, binlerce yıldır sürdürdükleri yaşam alışkanlıklarını bugün de minimal değişikliklerle aynen devam ettiriyorlar. Hal böyle olunca henüz zengin-fakir ayrımı ve dolayısıyla böyle bir bilinç de oluşmamış. Çünkü kıyas yapacakları farklı bir referans ya da model yok: Herkes aynı şartlarda yaşıyor.

Akışa teslim, özgür ayaklar...








25 yorum:

tutsak dedi ki...

Klimanjaro'yu, Safranı, Tazmanyayı sizin diliniz ve objektifinizden çok sevdim. Ayrıca blogumda izleyici olduğunuz halde şimdiye kadar neden gelip de bakmadım diye kendi kendime bayğı söylendim. Ayrı dünyalara taşındım okurken teşekkürler.
Sevgiler

admin dedi ki...

Fotoğraflar çok şeyi anlatıyor, orada olmak çok farklı bir deneyim olmalı!

sevgiler..

Basak dedi ki...

Sevgli Tutsak, beğendiğinize çok sevindim. Güzel düşünceniz için de çok teşekkür ederim. (Ufak not: Tazmanya çok daha uzakta -Avustralya'da, bizim gittiğimiz Afrika'daki Tanzanya. Keşke bir Tazmanya'ya da gidebilsek...)

Sevgili Iraz, bu fotoğrafları çekeli 2 yıl oldu neredeyse ve hala bakıp bakıp aynı heyecanla doluyoruz. Gerçekten farklı bir deneyim oldu, hayata bakışımı çok esslı şekilde etkilemiş bir seyahattir.

Adsız dedi ki...

Başakcım fotoğraflardaki renkler ne kadar da canlı.. alevin eline sağlık.
bir Güney Afrika macerası da kendime kısmet olur umarım. gerçekten de çok istiyorum. kim bilir siz de 2. turu atmak istersiniz:)

Basak dedi ki...

Dilaracım; ülke fotoğraf sanatı için yaratılmış sanki, bizim izlenimimiz bu yönde:) Neden olmasın, bilirsin istekmekle başlar her şey:) Biz daha yüzlerce kez gideriz, yine de sıkılmayız...

Ateş Böceği dedi ki...

Önce resimlere baktım sonra kapattım dayanamadım döndüm bir daha baktım kendimce oyun oynuyordum gözlerimi kapattı ve hayal ettim kendimi orda ve bu hayal benim günümü güzelleştirmeye yetti çok sağol :)

Basak dedi ki...

Sevgili Ateş böceği; hayallerine dikkat et; bir gün gerçek oluverir:) Benim için de hayaldi bir zamanlar, çok isteyince peşini bırakmadık...:)

tutsak dedi ki...

Sanırım gecenin 2 sinde uykusuzluktan dağılan dikkatim nedeniyle Tanzanyayı,Tazmanya yapmış olabilirim
Sevgiler.

Basak dedi ki...

Sevgili Tutsak; olsun, yine de aklıma soktuğun için teşekkür ederim:)

Pinar dedi ki...

Basak, fotograflar gercekten cok guzel. Oralara gitmis kadar oldum!:)

1. bolumu okurken, aklima fotograflarini cekerken insanlardan izin aliyor musunuz sorusu gelmisti. Tabi dil bir problem. Isaret dili?:) Masailer anlasilan bu isi ticarete doktuklerine gore, sormadan cekilemiyor???

Bir de Masai fotograflarinda sanki hep erkek varmis gibi geldi. Sondan 3. foto haric. Yaniliyor muyum? Ortalikda kadin yok mu?

Basak dedi ki...

Sevgili Pınar, halk genel olarak fotoğraflarının çekilmesinden rahatsız olmuyor ama özel poz vermesini istersen, biraz para isteyebiliyor. Masailer ise farklılıklarını farkedip, bu işten menfaat elde etmeyi daha becermişler. Çünkü, köylerine girerken reisten izin alman gerekiyor ve reis de bir miktar para alıyor aslında... Yani müze ücreti gibi düşün:) Sadece Reis'e verdik ama, çünkü sistem öyle , Reis ne derse onu yapıyor oradakiler. Reis ingilizce biliyordu, anlaşması zor olmadı.

Bu arada, sadece sonan 3. değil, sondan 4,5 ve 6 dakiler de kadın:))) Çocukların hepsi kız çocuğu:)) Biraz zor oluyor anlaşılması ama...:)

nihal dedi ki...

Umarım daha devamı vardır bu güzel fotoların...

nasıl bu hale geldim ben dedi ki...

Başak yine çok güzel bir yazı ve çok güzel fotoğraflar. Senin ve Alev'in eline, ayaklarına ve tabiki yüreğinize sağlık. Özellikle doğallıklarının, doğayla yaşamalarının verdiği mutluluğu her karede, her satırda hissettim. Birgün kendi gözlerimlede görebilmek umuduyla. Tekrar çok teşekkürler bütün bu güzel paylaşımlar için :)

Brajeshwari dedi ki...

Başakcım
bu gezinizi ve fotograflarını çok sevmiştim zaten..Ne renk çümbüşü, nasıl farklılıklar ama..İnsan bunları gördükçe, daha genişliyor vizyonu...Başka hayatlara ve kültürlere tanıklık etmek, insanı büyütüyor..

Güzel karelere hem makine de, hem de yollarda içimize işleyecek olanlara...

Sevgilerimle..

Basak dedi ki...

Sevgili N.; elimizde yüzlerce foto var, inan en zor kısmı buraya koyulacak fotoları seçmek (miş). Devamı var, bir süre daha... Umarım baymayız:))

Orçuncuğum; sen oralara (ve daha bir süre yere) gideceksin, ben eminim. Niyetin tam gibi geliyor bana... Ben senin yaşında bu farkındalık seviyesinde olsaydı... Ahhhh ahhhh....

Burcucum kaynak sınırsız, daha fazla faydalanmayı dileyelim sadece:)

Adsız dedi ki...

Bu yolculukların birçoğunu daha beraber gerçekleştirelim istiyorum Başakcım, hayat bizi nereye götürürse:) Bolu olsun, Kaş olsun, Tanzanya olsun, denizin ortası olsun, Küba olsun, yeterki olsun... Tabiki Alev'in güzel kareleriyle:)

Basak dedi ki...

Özgecim aynısını diliyorum ben de, istediğimiz sürece gideceğimizden de eminim.

Ayşegül Taştaban Erzincanoğlu/ Behçet dedi ki...

Fotoğraflara bayıldım, 3. dünya ülkelerine doğru gittikçe insanların giyimleri ne kadar renklenmeye başlıyor. Buna şimdiye kadar tatmin edici bir cevap bulamadım.

Basak dedi ki...

doğru bir gözlem, belki de ruhlarının zenginliği dışa böyle yansıyordur.

Nilambara dedi ki...

Sevgili Başak, çok rötarlı bir katılım, affedin ama gecenin daha doğrusu sabahın bu saati de olsa Masai'lerin önünde saygı ile eğilmeden geçemedim :)
hiçbir sınır tanımayan özgürlükleri, hiçbir şekilde hiçbiryere bağlanmadan, benimsemeden istedikleri an vazgeçebilme özgürlüğü taşıyan sahiplenmeleri, dışlarına yansıyan iç dünyalarının zenginliği saygı uyandırıyor...
iyi sabahlar, sevgiler :)

Basak dedi ki...

Sevgili Nilambara ve Gayyor ikinize de selam ve sevgiler. Seyahtte olduğum için geç gördüm.

tuğçeadaş dedi ki...

Tanzanya'da bizi ne bekler öğrenik te acaba bize ne zaman gitmek nasib olur, tanzanya bizi bekler mi?

Basak dedi ki...

Öykününannesi, bekleyeceğini garanti ederim:)

Papillon dedi ki...

Selamlar,
Öncelikle harika fotoğraflar için çok teşekkürler. Eşimle beraber Şubat 2010 da Tanzanyaya gitmeyi planlıyoruz ve sizlerin önerilerine ihtiyacımız var. Size nasıl ulaşabiliriz acaba mail adresinizi bulamadığım için buraya yazıyorum kusura bakmayın.
styavuz@yahoo.com

Basak dedi ki...

Papillon;

geç cevap için kusura bakma. İletişim bilgilerinde adresim görünüyor olmalı ama buradan da yazayım (sonra silerim): basak_p@hotmail.com
Yardımcı olmaya çalışırım , gerçi elimdeki bilgileri bu yazılarda paylaştım