Ekvator Ginesi Bayrağı
Şu ana kadar tespit edebildiğim kadarıyla Dünya üzerinde “Gine” ismini taşıyan 4 tane ülke var: Gine, Gine Bissau, Papua Yeni Gine ve Ekvator Ginesi. Daha pek çok “Gine” olabilir, mitoz bölünerek çoğalıyor olabilirler, ben bu yazıyı yazana kadar bile sayıları artmış, verdiğim bu bilgiyi “eksik” hale getirmiş olabilirler:) Papua Yeni Gine dışındakilerin hepsi Afrika’nın Atlas Okyanusu kıyısında bulunuyor.
2008 yılında yolum iki kez Ekvator Ginesi’ne düştü. Adından anlaşılacağı gibi, Ekvator Ginesi ekvator çizgisinin hemen altında, eski bir İspanyol sömürgesi. Latin Amerika'da bulunan "Ekvador" ile karıştırılıyor sık sık. Yaklaşık 200 yıl süren sömürge devri 1968’de ülkenin bağımsızlığını ilan etmesiyle sona ermiş. Resmi dili İspanyolca. Biraz araştırmayla ulaştığım bilgilere göre bazı “en” li ünvanların da sahibi: Kıta Afrikasındaki nüfus bakımından “en küçük” ülke; Kıta Afrikasındaki “en küçük” Birleşmiş Milletler üyesi ve Dünya'da İspanyolca'nın konuşulduğu “en küçük” ülkeymiş (kaynak: vikipedi) .
Ülkenin başkenti "Malabo", gördüğünüz gibi, anakaradan "uzakça" bir adada bulunuyor. İşaretler gittiğim yerleri göstermekte.
Hep “en küçük” olacak değil, bir “büyük” değeri var ki, o sayede yeni yeni adını duyurmaya başlamış: Petrol. 1996’da bulunan petrol ülkenin kaderini farklı bir yöne itmiş. Ülkenin 1979’dan bu yana "cunta" yönetimi altında olduğunu söylüyor kaynaklar (bkz: vikipedi); pek çoğumuz “diktatörlük” diyebiliriz (bana sorarsanız bir nevi “kabile şefliği”, çünkü kabile gelenekleri halen ve cidden ağır basıyor ülkede). Bununla birlikte, resmi sıfatıyla “cumhurbaşkanı” nın bu denli sevilip sayıldığı başka ülke var mıdır, bilmem. Şimdi diyeceksiniz ki "korkudandır o sevgi":) O kadar detayı hakkında ahkam kesecek bilgi sahibi değilim, ama bu bilgiyi orada uzuuuun yıllardır yaşayan yabancılar da doğruluyor. Benim de gözüme ilk takılan kadın, erkek pek çok insanın üzerinde cumhurbaşkanının resimlerinin basılı olduğu çiçekli böcekli kumaşlardan yapılmış entariler giymekte olduğu:) Başkan da bu sevgiye layık olacak bir performans sergilemek gayretinde. Her ne kadar bu konuda henüz çok büyük yol katedilememiş olduğunu görsek de, ülkenin şantiye alanına dönmüş halinden iyi niyetli pek çok girişimin olduğunu ve bir kaç yıl sonra ülkenin silüetinin esaslı bir şekilde değişeceğini söyleyebiliriz. Sadece 10 yıl öncesine kadar kakaodan başka hiç bir ekonomik değeri olmayan bu ülkede petrolden gelen para ile ciddi bir yatırım hamlesi başlamış "görünüyor".
Fakat ben bu tür siyasi-ekonomik konulara girmek niyetinde değilim. Amacım, toplamda 3 hafta geçirdiğim bu ilginç ülkede kendi gözüme takılanları, "ilginç" tecrübelerimi paylaşmak. Şu ana kadarki hayatımın en renkli ve garip macerası oldu diyebilirim. Bu macerayı ise, affınıza sığınarak, ancak "7 bölüm"e sığdırabildim, yazsam yazacaktım daha, anlatacağım daha çoktu ya "yetsin bu kadarı" dedim bir noktada:) Umarım sıkılmadan okursunuz:)
Öncelikle; ülkede kıymetli "petrol rezervleri" olunca, ülke “sıkı” bir yönetimle yönetiliyor olunca, ülkenin tamamı “stratejik bölge” olarak kabul ediliyor olunca, fotoğraf çekmenin de “yasak” olduğunu söylesem bana inanır mısınız? Bu yasaktan habersiz çektiğim fotoğraflar ile bu yasağı öğrendikten sonra “yine de” kaçak-göçek çekmeye çalıştıklarım arasındaki fark bariz zaten:) Oradaki ex-pat meslekdaşımın yasak konusunda beni uyarması üzerine sekteye uğradı sanatsal faaliyetlerim. Bir başka ex-pat meslekdaşın bu yasağa uymadığı için 2 günü nezarethanede geçirdiğini öğrendim. Eh, ben ucuz kurtuldum:)
Diğer taraftan, kırsalda da (güvenlik güçleri olmasa bile) doğru dürüst fotoğraf çekemedim. Zira yerli halkın çoğunluğu, her ne kadar çoğunlukla "katolik hristiyan" olsalar da, hala yerel pagan inançlarını da korudukları için, fotoğraf çekilmesinden hiç ama hiç hoşlanmıyor, istemiyorlar, çekmeye cüret ederseniz esaslı ve korkutucu tepki variyorlar. Çünkü, ruhlarının o fotoğrafa hapsedildiğine inanıyorlarmış. Teşebbüslerimden birinde ben de sert tepki alınca tırstım, bir daha izin almadan yeltenmedim insanların fotoğraflarını çekmeye. Tabii görsel belge eksikliği burada anlatacağım bazı şeylerin “palavra” ve “abartı” olarak değerlendirilmesine sebep olabilecektir. Gelin görün ki kapı gibi şahitlerim var:)
Şu ana kadar tespit edebildiğim kadarıyla Dünya üzerinde “Gine” ismini taşıyan 4 tane ülke var: Gine, Gine Bissau, Papua Yeni Gine ve Ekvator Ginesi. Daha pek çok “Gine” olabilir, mitoz bölünerek çoğalıyor olabilirler, ben bu yazıyı yazana kadar bile sayıları artmış, verdiğim bu bilgiyi “eksik” hale getirmiş olabilirler:) Papua Yeni Gine dışındakilerin hepsi Afrika’nın Atlas Okyanusu kıyısında bulunuyor.
2008 yılında yolum iki kez Ekvator Ginesi’ne düştü. Adından anlaşılacağı gibi, Ekvator Ginesi ekvator çizgisinin hemen altında, eski bir İspanyol sömürgesi. Latin Amerika'da bulunan "Ekvador" ile karıştırılıyor sık sık. Yaklaşık 200 yıl süren sömürge devri 1968’de ülkenin bağımsızlığını ilan etmesiyle sona ermiş. Resmi dili İspanyolca. Biraz araştırmayla ulaştığım bilgilere göre bazı “en” li ünvanların da sahibi: Kıta Afrikasındaki nüfus bakımından “en küçük” ülke; Kıta Afrikasındaki “en küçük” Birleşmiş Milletler üyesi ve Dünya'da İspanyolca'nın konuşulduğu “en küçük” ülkeymiş (kaynak: vikipedi) .
Ülkenin başkenti "Malabo", gördüğünüz gibi, anakaradan "uzakça" bir adada bulunuyor. İşaretler gittiğim yerleri göstermekte.
Hep “en küçük” olacak değil, bir “büyük” değeri var ki, o sayede yeni yeni adını duyurmaya başlamış: Petrol. 1996’da bulunan petrol ülkenin kaderini farklı bir yöne itmiş. Ülkenin 1979’dan bu yana "cunta" yönetimi altında olduğunu söylüyor kaynaklar (bkz: vikipedi); pek çoğumuz “diktatörlük” diyebiliriz (bana sorarsanız bir nevi “kabile şefliği”, çünkü kabile gelenekleri halen ve cidden ağır basıyor ülkede). Bununla birlikte, resmi sıfatıyla “cumhurbaşkanı” nın bu denli sevilip sayıldığı başka ülke var mıdır, bilmem. Şimdi diyeceksiniz ki "korkudandır o sevgi":) O kadar detayı hakkında ahkam kesecek bilgi sahibi değilim, ama bu bilgiyi orada uzuuuun yıllardır yaşayan yabancılar da doğruluyor. Benim de gözüme ilk takılan kadın, erkek pek çok insanın üzerinde cumhurbaşkanının resimlerinin basılı olduğu çiçekli böcekli kumaşlardan yapılmış entariler giymekte olduğu:) Başkan da bu sevgiye layık olacak bir performans sergilemek gayretinde. Her ne kadar bu konuda henüz çok büyük yol katedilememiş olduğunu görsek de, ülkenin şantiye alanına dönmüş halinden iyi niyetli pek çok girişimin olduğunu ve bir kaç yıl sonra ülkenin silüetinin esaslı bir şekilde değişeceğini söyleyebiliriz. Sadece 10 yıl öncesine kadar kakaodan başka hiç bir ekonomik değeri olmayan bu ülkede petrolden gelen para ile ciddi bir yatırım hamlesi başlamış "görünüyor".
Fakat ben bu tür siyasi-ekonomik konulara girmek niyetinde değilim. Amacım, toplamda 3 hafta geçirdiğim bu ilginç ülkede kendi gözüme takılanları, "ilginç" tecrübelerimi paylaşmak. Şu ana kadarki hayatımın en renkli ve garip macerası oldu diyebilirim. Bu macerayı ise, affınıza sığınarak, ancak "7 bölüm"e sığdırabildim, yazsam yazacaktım daha, anlatacağım daha çoktu ya "yetsin bu kadarı" dedim bir noktada:) Umarım sıkılmadan okursunuz:)
Öncelikle; ülkede kıymetli "petrol rezervleri" olunca, ülke “sıkı” bir yönetimle yönetiliyor olunca, ülkenin tamamı “stratejik bölge” olarak kabul ediliyor olunca, fotoğraf çekmenin de “yasak” olduğunu söylesem bana inanır mısınız? Bu yasaktan habersiz çektiğim fotoğraflar ile bu yasağı öğrendikten sonra “yine de” kaçak-göçek çekmeye çalıştıklarım arasındaki fark bariz zaten:) Oradaki ex-pat meslekdaşımın yasak konusunda beni uyarması üzerine sekteye uğradı sanatsal faaliyetlerim. Bir başka ex-pat meslekdaşın bu yasağa uymadığı için 2 günü nezarethanede geçirdiğini öğrendim. Eh, ben ucuz kurtuldum:)
Diğer taraftan, kırsalda da (güvenlik güçleri olmasa bile) doğru dürüst fotoğraf çekemedim. Zira yerli halkın çoğunluğu, her ne kadar çoğunlukla "katolik hristiyan" olsalar da, hala yerel pagan inançlarını da korudukları için, fotoğraf çekilmesinden hiç ama hiç hoşlanmıyor, istemiyorlar, çekmeye cüret ederseniz esaslı ve korkutucu tepki variyorlar. Çünkü, ruhlarının o fotoğrafa hapsedildiğine inanıyorlarmış. Teşebbüslerimden birinde ben de sert tepki alınca tırstım, bir daha izin almadan yeltenmedim insanların fotoğraflarını çekmeye. Tabii görsel belge eksikliği burada anlatacağım bazı şeylerin “palavra” ve “abartı” olarak değerlendirilmesine sebep olabilecektir. Gelin görün ki kapı gibi şahitlerim var:)
19 yorum:
ben yazı dizisini beklemeye başladım bile:)
bi de senin üstüne atlamazdan önce,kızgın surat, denklaşöre bastıysan ne mutlu bize.
yayınla lütfen.
sevgiler:)
keyifle başladı ilk bölüm başakcım:)
7 bölüm dedin, bilemiyorum yalnız:))
açma arayı bu defa.
Kek ve Kahve; ortam ister istemez tırstırmıştı beni, cesaret edemedim o tür cüretkar çekimlere:)
Dilaracım, yazılar hazır, açmam arayı bu defa:)
a bak fotoğrafları merak ettim şimdi...
kırk yıl oturup düşünsem gider miyim acaba diye aklımdan geçiremeyeceğim, hatta tanımadığım, belki senin sayende adını duyup tanıyacağım bir ülke :)
e hadi :)
HaNde, ismini ilk duyduğumda benzer tepki vermiştim, "kimbilir nasıl bir yer? gidip de gören şanslı" dediğimi de hatırlıyorum:)
Çok ilginç,beni de cebinize koyup götürün oralara:).İçimdeki dünya turu ukdesi belki söner.Sizi izlemeye devam edeceğim.Saygılar.
ben de sabırsızlıkla bekliyorum 7 ya da 10 olsun farketmiyor ben büyük bir zevkle okuyorum yazdıklarını başak cığım :)
başağın bir daha oraya gitmesi.gitmeyi aklından bile geçirmesi tarafımdan yasaklanmıştır..çok ciddiyim..ayrıca henüz daha annemim bu detaylardan tam olarak haberi yok..
kardeşi
Ramazan Bey; sıkılmadan okuyup keyif almanızı sağlarsam ne mutlu bana...
Burcucum sağol, yazmak eğlenceli benim için ama okuyana da aynı zevki veriyorsa daha güzel.
Kardeşim sen beni merak etme, anneme de bazı "gereksiz" detayları anlatma:)))))
hadi bakalım, ben de başladım beklemeye:)
pek heyecanlı olacak gibi.
fotoğraf çekme konusu ilginçmiş..
Yine de göz fotoğraf ariyor yazı da Başakcim...
Burcucan hiç foto koymayacağım demedim ki, koyacağım tabii, az sabır:)
Burcucan hiç foto koymayacağım demedim ki, koyacağım tabii, az sabır:)
Beni de merakla bekleyenler listesine alınız. Giriş yazısından sonra okumak için bile heyecanlandım, gezinin kendisi kimbilir nasıl maceralı geçmiştir.
Jale
Önce filmini seyredip, sonradan kitabı okumak gibi olucak.
Otuziki kısım tekmili birden "Ekvator Ginesi" macerası tefrikalarını sabırsızlıkla bekliyorum.
Azizim (Güçlü beyciğim), bendeniz ancak tefrika etmeye başlayabildim seyahatnamemi, bilirsiniz pek bir titiz insanımdır, eskizlerimi defalarca müşahade tmek zorunda kaldım tefrika etmeden. Mamafih değdiğini düşünmekteyim.
merhaba
Ben şuan ekvator ginesi/malabo da 9 aydır iş için bulunmaktayım burası ile ilgili yazı bulunca çok heyecanlandım açıkcası ama sizden sonra ciddi anlamda değişlikler olmuş bir kere daha gelip görmeniz gerekir :)
Sevgili Uğur;
ben 2008 ve 2009 yıllarında iki kez gitmiştim, yani 5-6 yıl önce... O zamanlar daha Türk şirketleri iş yapmaya başlamamıştı ancak iş alıyor veya iş görüşmesi yapıyorlardı. sonradan bir çok türk mühendis oraya gitti, yani fiilen işler başlamış oldu ve gitmeden ülkeyi araştırıp bana özelden tavsiye ve bilgi soran çok arkadaş oldu. bu kadar kısa sürede değişmesi doğal sanırım (en azından iskan ve güvenlik açısında) çünkü çok fazla iş yapılması gerekiyordu ülkede ve pek çok iş ya yeni başlamıştı ya da başlamak üzereydi. bir daha gelir miyim bilmem, ama her daim en unutulmaz maceram olarak kalacak gibi o seyahatlerde başımıza gelenler:)
Tekrar merhaba;
Burası benim için de bol maceralı bi görev geçiyor Bende Taahhüt sektöründe dizayn ofis sorumlusu olarak görev yapıyorum geçen hafta Tayyip Erdoğan Afrika birliği zirvesi ve projemize yaptığı ziyarette ilginç anılar çıkmadı değil:) bakanların içinde bulunduğu araç yerel polisler tarafından rüşvet istemek için durdurulması gibi,ayrıca hava yolu air maroc maceralarını anlatmıyorum bile :)
Yorum Gönder