18 Temmuz 2010 Pazar

GEMİDE - II


Sabah saat 10 civarında limana geldik. Limanın olduğu Chivitta Veccia Roma’ya 70 km uzaklıkta küçük bir sahil kasabası. Etraflı gezme şansımız olmadı ama genel görünüm olarak Türkiye’de benzeri çok olan tipik bir sahil beldesi hissini veriyordu (Elbette mimari estetik değil buradaki benzetme kriteri, bu konuda herhangi bir ülkenin İtalya ile yarışabileceğini sanmıyorum). Pazar günü olduğu için insanlar sabahın erken vakti plajlarda yerlerini almaya başlamışlardı bile. Geminin limandan demir alma saati 19.00 olmasına rağmen web sitesinden geminin saat 14.00 civarı yolcu almaya başladığını öğrenmiştik. Tabii tahminimizden daha erken gelince, sisteme falan aldırmayan Türk turist mantığını devreye sokup, yapılacak en iyi şeyin hiç bir şey bilmiyormuş havasında gemiye girmeye çalışmayı denemek olduğuna karar verdik:) Bu arada gemi bir önceki seferinden yeni dönmüş olduğu için bir taraftan da yolcu indiriyordu.

Grubumuzun her üyesi 5 dk ara ile henüz kapalı olan biniş bankolarının önünde bekleyen farklı farklı görevlilere gidip “biz geldik, ne zaman başlayacak yolcu kabulü?” diye sordu. Hepsi de geminin yeni yolcular için hazırlandığını, hazırlık ve temizlik biter bitmez yolcu kabulünün başlayacağını söylüyordu. Fakat işin komik tarafı herbirinin yüzlerinde kocaman gülümsemeyle bize yolcu kabulü için farklı farklı saatler bildirmesiydi: Bir tanesi “4 saat sonra” , diğeri “2 saat sonra” derken, bir diğeri de “20 dakika içinde” bile dedi. Neyse ki çok da fazla beklememiz gerekmedi, belki çok sorup talebi ve baskıyı arttırdığımızdan, üzerine bir de online check-in yapmanın da faydasını görerek, saat 12.00 civarında gemiye binmiştik bile.



Gemiye binerken bavullarınızı sizden alıyorlar, onlar bir kaç saat sonra kamaranıza ulaşıyor.
Herşey sistem dahilinde tıkır tıkır işliyor.

Özge "embarke" olmak üzere:)

Gemiye biner binmez çil yavrusu gibi dağıldık tabii:)


Erken binenlerin keyfi görüldüğü üzere pek yerinde.

Daha ekonomik olsun olsun diye hepimiz balkonu ve penceresi olmayan iç kamaralardan almıştık. Kamara numaralarımızı ve hepimizin "9. katta", aynı koridorda olduğumuzu ve hatta akşamları restoranda hangi masada yemek yiyeceğimizi zaten online check-in sırasında öğrenmiştik. Kamaralar küçüktü ama zifiri karanlığı ve yataklarının inanılmaz rahatlığı bize seyahatimiz süresince süper uykular çektirdi. Günün yorgunluğunu geceleri uyurken %100 atabildik, böylece her güne 0 km yeni enerji ile başladık. “Kaliteli uyku” için gereken iki şey tam karanlık (öyle alaca falan değil, bildiğiniz zifir) ve rahat, gerçekten rahat bir yatak. Bunu test etmiş olduk bu vesileyle. Her zaman bir miktar uyku sorunu olan ben gemide hayatımın en dinlendirici uykularını uyudum. Belki bir daha gemi seyahatine gidersek balkonlu kamara alırız, ama bu güzel uykuları borçlu olduğumuz için ben şahsen iç kamaraya yine razı olabilirim. Diğer taraftan, çocuklu aileler için dış kamaralar daha rahat olabilir, tabii fiyatta kişi başı 400 Euro civarında fark yarattığını da belirteyim.

Çocuk yataklı kamara

Gemide dilerseniz ekstra ücret de ödemeden tüketebileceğiniz en bol şey yemek. Her daim açık olan dev açık büfe restoran (Wind Jammer) ve bizim "Beleşçi Lokantası" adını taktığımız minik pastane dışında, akşam yemeklerini daha şık bir ortamda yemeniz için Titanik'in romantik restoranı gibi düzenlenmiş (filmden hatırlarsınız) 3 katlı devasa bir ana yemek salonu da var. Tabii sembolik ekstra ücretler ödeyerek gidebileceğiniz diğer küçük restoranları saymıyorum bile. Bu restoranlar arasında bizim favorimiz sadece 5 USD ekstra vererek sınırsız yemek yiyebildiğiniz Amerikan tipi hamburgerci Johnny Rockets oldu, diğerlerini denemedik. Alev ve Güçlü'nün gemide daha da sınır tanımaz hale gelen yeme kapasitesi nedeniyle Johnny Rockets belki sonraki seferlerinde bu sınırsızlık konusunu gözden geçirebilir:)) Eğer akşamları Titanik ambiansındaki şık ana yemek salonunda yemek yiyecekseniz, bazı kurallarına (web sitesinde yazılı) uymanız gerekecek: 7 gecenin 2 gecesi resmi, 2 gecesi de yarı-resmi giyinmeniz gerekiyor. Diğer geceler serbest. Sırf bu sebeple yanımızda söylene söylene takım elbiseler, gece kıyafetleri taşıdık. Fakat, resmi giyinmekten hiç hoşlanmayan ben bile bu zahmete değdiğini söylemeliyim.

Bugün de doyduk:)))


Garsonlar belli akşamlar atraksiyon yapıp, şarkı söylüyorlar birlikte.


Yemekler toplama vurduğunuzda gayet başarılı. Seçenek çok fazla. Belki ölümüne Türk yemeği seven ve damak tadı konusunda tutucu biriyseniz sizi bir miktar zorlayabilir. Bir de Türk rakısı yok, uzo var. Babam gitseydi bu durumdan hiç memnun kalmazdı mesela:) Ama biz o kadar çok rakı reklamı yaptık ki bir dahaki seferlerinde Türk rakısı da bulundurmayı ciddi ciddi düşüneceklerdir eminim:) Balili sevimli garsonumuz Alev ve Güçlü rakıyı zora da olsa öürettiler, telaffuzda zorlandı ama 2. geceden itibaren bizimkileri her gördüğünde “Do want Rahı sir?” deyişi hala aklıma geldikçe güldürüyor beni. Ama aşırı tutucu değilseniz kesinlikle memnun kalırsınız. Biz gayet memnun kaldık, ki aramızda boğazına gayet düşkün, gurme arkadaşlarımız mevcuttu. Açık büfe restoranda zaten günün istediğiniz saati çatlayana kadar yiyebiliyorsunuz. Gerçi o kadar yemeğe rağmen bir türlü de gelemedik o çatlama noktasına. Sanırım deniz havası ve hareket tokluk hissimizi yok etti [bu da ne güzel bahane:)]. Akşam gittiğimiz ana yemek salonunda her gün değişen ve epey seçeneğin bulunduğu bir menüden yapıyorsunuz seçimlerinizi. Bizim Beleşçi Lokantası adını taktığımız pastane ise geminin meşhur caddesi 5th Avenue’de her daim açık (baş müşterileri ise Hintlilerdi, allahım ne çok seviyorlar tatlıyı... Yemek salonundan çıkar çıkmaz soluğu orada alıyor, yatana kadar kalkmıyorlardı).


Üç katlı ana yemek salonundaki Titanik ambiansı...


Web sitesinde “Sık Sorulan Sorular” bölümünde Seyahat süresince gemide kilo alınır mı?” şeklindeki bir soruya verilmiş komik bir cevap vardı: Seyahat süresince ortalama 3-3,5 kilo alabilirsiniz. Dolayısıyla, seyahatten önce 3- 3,5 kilo verirseniz, bu sizin için bir sorun olmaz”:)

Yemek yiyeceğiniz masayı online check-in sırasında öğreniyorsunuz ve artık hep orada yemek yiyorsunuz. Böylece sizin masanızdan sorumlu olan garsonlarla daha samimi oluyorsunuz. Bizim masamızın şef garsonu İtalyan, garsonu Özbek’e benzeyen bir Hintli , içki servisinden sorumlu yardımcı garsonu ise Bali’dendi. Hepsini tahmin edebileceğiniz gibi çok sevdik. 1. Sınıf hizmet aldık kendilerinden. Aynı şekilde sizin odanızı da hep aynı kat görevlisi topluyor.
Garsonlardan ve kat görevlilerinden bahsetmişken, gemi seyahatinin belki de “en önemli” unsurundan da bahsetmeden geçmeyeyim: Bahşiş! Daha seyahatimizi ayarlarken acenta bize “bahşiş dahil” ve “bahşiş hariç” olmak üzere iki ayrı fiyat seçeneği gönderdiğinde şaşırmıştık. Malum, bizim kültürümüzde bahşiş servisten memnun kalınırsa ödenen bir anlamda “keyfe bağlı” bir ödemedir. Ama Amerikan sisteminde, ve özellikle gemide, öyle değil. Size hizmet edenlere bahşiş ödemek zorundasınız. Çalışanların pozisyonlarına göre belirlenmiş günlük minmum bahşiş oranları hem web sitesinde hem de kamaralarınızda yazıyor. Gemi çalışanlarının da asıl gelir kaynağı. Siz “7 X belirlenmiş günlük minimum bahşişi” sizinle seyahatiniz boyunca ilgilenmiş servis elemanlarına ödemek zorundasınız. Bunu ya baştan (bizim yaptığımız gibi) tur fiyatıyla birlikte ödüyorsunuz ya da son gece odanıza bırakılan bahşiş zarflarına koyarak. Elbette ödeme yapmazsanız sizi gemiden atmazlar, ama o kadar izzet-i ikram ve nezaket karşısında bahşiş vermemek ancak sizin kabalığınız olur ve inanın bana kendinizi gerçekten kötü hissedersiniz sonrasında:)

Dediğim gibi, biz bahşişimizi tur ücretinin içinde ödedik, ki bu da kişi başı 150 USD civarında bir para ediyor. Ayrıca, gemide ekstradan yaptığınız her harcama da %15 tutarında bahşiş içeriyor, bu gizli bahşiş de geminin müşterilerce görünmeyen çalışanlarına gidiyor. Biz servis kalitesini gerçekten beğendiğimiz ve bizle ilgilenen personeli sevdiğimiz için son gece bırakılan bahşiş zarflarına da her biri için bir miktar daha para koyduk.


Sevimli garsonlarımız Marisha ve Edi ile birlikte

Gemide 65 milliyetten 1000 küsür çalışan olduğunu yazmıştım. Öğrendik ki bu personelin 50 kadarı Türkmüş. Zaten “gemide Türk yolcu var” haberi Türk personel arasında jet hızıyla yayıldığından hemen hepsi daha ilk günlerde masamızı ziyaret etti. Hepsi de birbirinden sevimli insanlardı. Kendi adımıza pek mutlu olduk. Öğrendik ki gemiye Türk yolcu çok az biniyormuş. Sebebi bu gemilerin Türkiye çıkışlı olmaması olabilir. O yüzden bize çok ilgi gösterdiler sağolsunlar.


8 yorum:

Güçlü dedi ki...

Gerçi bunu şimdi söylememem lazım...
Aşağıdaki sihirli cümleyi gemiden son kez dezembarke olurken zikredenler(ama hissederek), en kısa sürede yeniden embarke oluyormuş...biz bilemedik tü tü tü!

"See you later Navigator"

Handan dedi ki...

fiyuvvvvv ne süper yav, da ben kaybolurum böyle bir gemide sonra beni arayacak kimse yoksa yaşlanırım kaybolduğum yerde ne harita okuyabiliyorum ne habire çek in dediğiniz şeyi yapacak becerim var nolca şimdi handan gemiye binemeyecek kara iyi şekerim

Basak dedi ki...

Ah be Güçlü bu şimdi mi söylenir???:))

Handancım kaybolabilemezsin, Amerikan sisteminde kaybolmaya izin yok,ölümüne detay, bilgi, yölendirme... ağız tadıyla kaybolmaya bile izin vermiyorlar. Ha bak, limanda gezerken gemiyi kaçırmak olası, o ayrı:)

minimalist dedi ki...

herkesin masasının önceden ayrılmış olması çok hoşuma gitti. Tam ben gemide çalışan Türk varmı acaba diye düşünürken demek ki 50 kişi çalışıyor ne güzel! Sadece merak ettiğim şey şu; gerçi rahat uyuduğundan bahsetmişsin ama tamamen kapalı olması rahatsızlık yaratmadı mı? Yani pencere neyim vb.olmaması sanki ben daralabilir mişim gibi geldi!

devamı gelecek değil mi???

Basak dedi ki...

Minimalist kamarada geçirmek isteyeceğin zaman çok değil aslına bakarsan, onda da uyumayı tercih ettik. Diğer taraftan, belki balkonlu kamarada kalsak odada daha çok vakit geçirebilirdik diye de konuştuk aramızda. Ben pek daralmadım, dediğim gibi odaya sadece üstbaş değişimi ve uyumak için geldiğimiz için odanın penceresizliği sorun yaratmadı. Bir de havalandırma iyi. Çocuğu olan arkadaşlarımız balkonlu odanın çocuklu aile için daha rahat olabileceğini söylediler bir de.

Gemi için 2 bölümüm daha var, sonra gezdiğimiz yerleri anlatacağım.

afrodelfino dedi ki...

hahaha:)
özge halkı selamlarken.. politikaya atılacak kadınmışım be:))

ZeynepA dedi ki...

şu şımşıkıdık yemek kısmı çok komik gerçekten de!! sizin için de bu açıdan çok ekstra bir durum sözkonusu. Ne de olsa yıllarca hepimiz tatil=rahatlık demiş insanlarız.

evet, peki sonra?....

Basak dedi ki...

Afro hala mümkün, bak şimdi zamanında var, sevdin sen bu halk selamlama işini:)

Zeyno tatilde asla yapmam dediğim bir şeyi yapmış oldum böylece, şımşıkıdık giyindim:)hem de bir kaç kez...