16 Eylül 2010 Perşembe

DEMOKRASİ NEDİR, NE DEĞİLDİR?

Dün sevgili arkadaşımız Güçlü "Şimdi Danimarkalı olmak vardı anasını satayım" başlıklı yazıma çok anlamlı ve beni düşündüren bir yorum yazdı. Hemen arkasından, görüşlerine değer verdiğim, günlük hayatın her sorununa "felsefe" penceresinden bakıp anlamlı analizler yapan, gerçekçi çözümler ortaya koyan "ufuk açıcı" Ahmet İnam, Akşam gazetesindeki köşesinde bugün Güçlü'nün yorumunu tamamlayan mahiyette, anlamlı bir yazı yazmış. Beğendiğim için buraya da koymak istedim.

Demek burada "alıntı" yazı yayınlamak da varmış:) Ne yapalım, "kamuya açık günlük olması", blogun asıl amacı olan "kişisel arşiv oluşturma" hedefinden sapmamızı gerektirmiyor.

Okumaya devam etmek isteyenleri aşağıya alalım:):

"Demokrasi demokrat insanların omuzlarında yükselir

Referandum ne gösterdi? Çoğumuzun beklediğini. Evet tahmin edenler, çoğunluktaydı. Evet diyenlerden çok fazla evet tahmini yapan vardı. Hayırcıların bir bölümü, evetlerin yarıdan fazla olacağını bile bile 'hayır' dediler. Evetlerin ve hayırların ardında birçok sebep yatıyor. Bundan dolayı, örneğin, herhangi bir sebeple hayır diyen biri, diğer hayırların aynı sebepten geldiğini düşünmemeli. Aynı durum, evetler için de söz konusu. Dolayısıyla, bana göre 'zafer' ya da 'mağlubiyet' yorumları fazlaca duygusal. 'Halk' özgürlük istediği için mi evet dedi? Hangi halk? Hangi özgürlüğü? Herkes, kendi siyasal görüşünden yorumlar yapıp, sevinip üzülüyor.

Olan çıplak olarak şudur: Anayasa değişikliği oylanmış, kabul edilmiştir.

Bu yasalar hayata geçtiğinde, özgürlükler genişleyecek, ülkemizdeki insanlar kendilerini daha bağımsız mı duyacaktır? Evetçiler mi özgürleşecektir? Hayırcılar mı? Demokrasi geliverecek midir, oylamanın ardından?

Yasaların elbette güçleri vardır. Bu güç, onların nasıl uygulandığına bağlı olarak, toplum üzerinde olumlu ya da olumsuz etkiler yapar. Diyelim ki, yasa koyucular 'en mükemmel' yasaları yapma bilgisine, yeteneğine sahip olsunlar. Böyle yasalar bizi özgürlüğe, mutluluğa, dinimizi, inançlarımızı gönlümüzce yaşamaya götürmede yeterli olacaklar mıdır? Yalnızca yasalarla mı mutlu olur, bağımsız, özgür olur insan?

Sadece yasalar çıkararak, sihirbazın şapkasından tavşan çıkarması gibi, gönlümüzdeki hayata ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Elbette gereklidir. Yeterli değildir ama.

Bu ülkenin insanında, çoğunlukla, belki tarihinden gelen, kurallara, şekle aşırı bağlılık eğilimi var. Şeklin ardındaki mana onu pek ilgilendirmiyor. Çok sıkı sıkıya bağlandığı değerleri var: Namus gibi, din gibi. Bu değerlerin anlamları üzerinde kafa yormaya, çoğunlukla çalışmıyor. Kısa vadeli çıkarları ve sorgulayıp, yeterince anlayamadığı değerleri ona hayatındaki seçimlerinde kılavuzluk yapıyor. Elbette bu sözlerimle, ülkemin insanlarını küçümsediğim sanılmamalı. Ona olup biteni anlatabilir, değerlerini, bilgi donanımıyla destekleyerek nasıl yaşayabileceği konusunda onunla konuşabilirseniz, kendi gözleriyle görebileceği, kendi beyniyle düşünebileceği bir dünyada yaşamasını gerçekleştirme şansı olabilir. İşte o insanın evetleri hayırları bu ülke için hayırlı olabilir.

Vox populi, vox Dei, denmiştir; halkın sesi, Tanrı'nın sesidir. Tehlikeli bir sözdür. Halk yanılabilir. Yanıltılabilir. Evet derken de hayır derken de. Yanılmayan, çok az yanılan halk olanaklı mıdır? İnsan yanılan, yanılabilen bir varlık. Üstelik hayatı öğrenme yollardan biri de yanılmalarımız. Demokrasilerde halk, çoğunluğu ya da azınlığıyla yanılabilir. Halkı mutlaklaştırmamak gerek. Elbette saygı duymalı. Ama anlatmalı. Kimileri bu sözlerimi, halka yukarıdan bakan 'elitist' bir tavır olarak görebilir. Bunu demek istemiyorum. Biraz abartıyla, ama içtenlikle, ben Anadolu insanına güveniyorum. Birey olabilen, kişi olabilen insanlardan oluşmuş bir halkla yaşanabiliyor demokrasi. Yığın haline, sürü haline getirilmiş topluluklarla değil. Bundan dolayı, olanca propaganda, olanca etkileme yollarıyla yönlendirilmeye çalışılmış bir 'halk', bizim istediğimiz doğrultuda oy kullandığında doğruyu yapmış olur görüşü çok tartışılabilir, bir görüş olsa gerek.

Demokrasi sadece sandıkla gelmez. Sadece yasalarla da. Demokrat insanlarla gelir. Demokrat insan, 'öteki' insanı dinlemeye açık, onun yaşama biçimine tahammül edebilen, kafası, ruhu, özerk, özgür insandır. Demokrasideki demokrat insanı anlayamazsak, bu yasalar, kurumlar, ekonomik çareler boşa gitmiş olur. Demokrasi görüntüsü altında dikta gelir. Açık dikta, gizli kapaklı demokrasiden yeğdir. Demokrasiyi bir yem olarak kullanıp, diktanızı oluşturabilirsiniz. Demokrasi yemiyle avlanan balıkların siyasal tarihteki yerini görmek gerek.

Demokrat insan: Açık, içten, özerk, aşk dolu, edepli... Sandıktan çıkmıyor bu insan. Yetiştirilmesi gerekiyor. Sığ, kaba bir yaşam içinde, sürünün bir parçası olarak yaşayan insanlar demokrat olamaz. Demokrat insanları yasalar çıkararak yetiştiremezsiniz. Siyasetçi büyüklerinin demokrat insan olma özelliklerinden nasıl uzak olduklarını gören gençlerle demokrasiyi oluşturma boş bir hayal olur.

Ahmet İnam, Akşam, 16 Eylül 2010"

1 yorum:

Feride Nizamettin dedi ki...

Ahmet İnam hocam yine döktürmüş.