5 Eylül 2010 Pazar

GAUDI’NİN ŞEHRİ : BARSELONA - I

3. günün durağı Barselona. Bu seyahatte Alev ve benim, Roma ile birlikte, en çok merak ettiğimiz yer. Herşeyi kendine has olan "rüya şehir" Barselona’ya beklenmedik bir şekilde yağışlı bir günde ulaşıyoruz. Oysa gelmeden önce Barselona sıcağına karşı uyarılmıştık. Hava ılık da bu yağmuru ne yapacağız? Biraz moralimiz bozuluyor haliyle.

Özge ve Güçlü daha önce Barselona’ya geldikleri için, farklı yerleri keşfetmek üzere bizden ayrılıyorlar. Biz de onların tavsiyesi ile 2 ayrı rota üzerinde ring atarak şehir turu yapan böylece ekonomik bir şekilde şehrin tüm turistik yerlerini görme imkânı sunan, gün boyunca dilediğiniz kadar inip binebileceğiniz otobüslere biniyoruz. Aslında güzel bir havada üstü açık olan 2. katlarında seyahat etmek süper olurdu ama giderek şiddetini arttıran yağmur nedeniyle bu zevkten mahrum kaldık.

Barselona aylarca ve belki de yıllarca kalsanız gezmeyi, keşfetmeyi bitiremeyeceğiniz bir şehir. Her ne kadar bu özelliği nedeniyle gemimizin de en uzun kalacağı liman olsa da [tüm limanlarda en geç 18.00 olan ayrılma saati burada 22.00. Bu arada Barselona geminin de en çok kaçırıldığı limanmış:)], bu sürenin şehrin ancak bir parmak tadına bakmaya yeteceği belli. Bu nedenle “Barselona” deyince akla ilk gelen , sembol haline gelmiş yerlerini görecek şekilde plan yapıyoruz. Niyetimiz öncelikle La Sagrada Familia Kilisesi’ni, Casa Mila’yı, Park Güell’i ve La Lambras Caddesi’ ni görmek. Alev ilave olarak Barcelona takımının meşhur stadı “Camp Nou” yu görmek konusunda ısrarlı. Ben ise bir futbol stadının gezi programından rahatlıkla çıkarılabileceğini, onun yerine çok daha anlamlı bir tarihi eserin ya da mekanın görülebileceğini düşünüyorum.

Otobüsümüz ilk durağa ulaştığı anda aslında binmeyi hedeflediğimiz yeşil hat yerine, hata ile turuncu hatta binmiş olduğumuzu farkettik. Bu hattın 2. durağı ise Camp Nou Stadı :) Tabii Alev sevinçten havalara uçtu. Haliyle grubun geri kalanıyla da 2. durakta ayrıldık. Ben de mecburen gittiğim bu staddan neredeyse bir Barcelona taraftarı olmuş olarak çıktım:) Gezmesi 1 saatten fazla zaman alan bir müze aslında Camp Nou. Etkilenmemek mümkün değil.




Camp Nou'da Alev'in bol bol fotolarını çektik tabii:)

Staddan ayrılırken yağmur yine başladı. Şansımıza durağa geldiğimiz anda bir otobüse binebildik. Güçlü ve Özge Casa Mila’dan La Sagrada Familia’ya yürüyerek gidilebileceğini söylemişlerdi. Önce Casa Mila’ya gittik. Barcelona demek Antoni Gaudi demek. Sanırım onun gibi dahi bir mimar bir daha dünyaya gelmedi, kolay da gelmez. Barselona’yı “Barselona” yapan, şehre ve kültüre adeta damgasını vuran eserlerini görünce bu düşünceye kapılmak çok kolay zaten. Gaudi bence kesinlikle başka bir boyutun insanı, dünyanın olduğu boyuta da insanlığı estetik ve mimari açıdan kalkındırmak, yeni vizyon kazandırmak için gönderilmiş.


Casa Mila

Casa Mila’dan La Sagrada Familia’ya yürümek 20 dk. civarında sürecek ancak yağmur öyle bastırdı ki hiç olmazsa biraz azalana kadar öğle yemeği yemek üzere ara sokakta bulduğumuz kendi halinde küçük bir lokantaya giriyoruz. Katalan usulü tortellini yiyip, Katalan birası içerek şehir haritasını inceliyoruz. Lokal müşterilerin hepsi şarabı içine su katarak içiyor. Demek burda adet böyle.

Ara sokaktaki restoran

Burası İspanya’nın "Katalonya" bölgesi, Barselona Katalan şehri, hepiniz biliyorsunuz ki Katalonya İspanya’dan ayrılma konusunda ciddi mücadeleler veriyor. Ben şahsen İspanya’dan ayrı bir Katalonya düşünemiyorum, çünkü bugüne kadar İspanya deyince aklıma hep Barselona gelmişti:) Burada milliyetçilik had safhada. Herşey Katalan dilinde yazılı, herkes Katalanca konuşuyor vs. Fakat burada durum bizdeki benzer hengameden epey farklı: Katalonya adeta İspanya’nın ekonomik ve kültürel dinamosu. Para basıyor, sürekli kültür, sanat, estetik üretiyor, "katma değer" yaratıyor. İnanılmaz büyük bir “marka değeri” var. Yani bağımsızlık taleplerinin altı dolu, hem de nasıl... Bu da İspanya’yı uğraştırıyor.

14 yorum:

Karma Has kicked My Ass dedi ki...

Merhaba Başak,

La Rambla üzerindeki ara sokak girintilerinden birinde her gün kurulan pazarı da görme şansınız olmuştur umarım. Oradaki ayaküstü bistrolardan birinde yediğimiz yemeklerin tadını hala unutamıyorum:)

Basak dedi ki...

Sadece balık pazarını görebildik meraklı kedi. bu vesileyle blogunla tanıştığıma memnun oldum. Sevgiler

Karma Has kicked My Ass dedi ki...

Teşekkür ederim. Asık ben sizin blogla tanıştığıma çok memnun oldum :) En aski yazınızdan başlayarak okuyorum. resimler de yazılar da çok keyifli :)

GÜVEN SERİN dedi ki...

Her gezi, kendi izini, kendi tadını oluşturur ve bırakır.Ve gezinin tatını,izlerini önemseyen gezgin, daha gezi bitmeden bir başka gezinin hayalini kurmaya başlar.

minimalist dedi ki...

o zaman bu turuncu hattı unutmamak lazım; zira sevgili eşe güzel bir sürpriz yapabilirim (inşallah).

Buarada Gaudi için başka boyutta dedin ya (okuduklarımdan aynı fikirdeyim seninle) aklıma Dali geldi. Demekki kültürün çok etkisi var bunlarda...

Basak dedi ki...

Sevgili Güven geç gördüm yorumunu, kusura bakma. Dediğine tam olarak katılıyorum. Bazen Alev'le birbirimize "çok mu dağılıyoruz acaba?" diye bile soruyoruz, yazdıpın duyguları sürekli yaşadığımız için:) Ama aslolan bu an değil mi???:) Sevgiler

Minimalist hele de yeni başlayan bir ilişki ya da balayı için ne hoş bir seçim olur... Ben de benzer şeyler düşündüm.

Oburcan dedi ki...

Curious Global Cat'in bahsettiği pazar La Boqeria olsa gerek. Oradaki Pinotxo Tapas Bar benim için unutulmazdır.Yolu düşen herkese tavsiye ederim.
Alev'in Nou Camp'ta çekilmiş fotoğrafının açıklamasını yapmasan "kim bu yeni transfer" diyesim gelecekti :)
Selamlar

Basak dedi ki...

Oburcan Alev şimdi bu iltifata pek sevinir:)

Karma Has kicked My Ass dedi ki...

Merhaba Sevgili Başak ve Oburcan,

Yorumları okuyunca daha önce yazdığım Barcelona yazısına geri dönüp baktım ve o bayıldığım tapas barın resmini buldum. linki burada http://3.bp.blogspot.com/_8kj2E-UMaV0/SbROMnWmcOI/AAAAAAAAAXY/b_RRBzr9DTo/s1600-h/barca+market.jpg

Benimkinin ismi El Quim de la... imiş son kelimeyi okuyamadım :)

Keşke şimdi orada olsak :)

Basak dedi ki...

Şimdi orada olsak ben ölebilirdim. I really mean it: son 3 haftalık tatilimde son 2 yıl içinde tükettiğimden fazla deniz kabuklusu-yumuşakçası tükettiğim için tüm vücudum deli gibi kaşınan pembe kabarcıklarla dolu bir süredir. E Barselona'da irademi gemkeyemeyecektim, yine yiyecektim onları ve öbür dünya garanti olacaktı:)))

Sonra gideriz be CGC, benim vücudun eski tolere seviyesine inmesini bekleyelim:)))))))))

Karma Has kicked My Ass dedi ki...

O zaman Barcelona bizi bekleyedursun ben size Münih Octoberfest'i ayağınıza getiren bir aktiviteyi haber vereyim.

Alman Büyükelçiliği'nde 8-9 Ekim'de Ekim Şenlikleri yapılacakmış.

Anladığım kadarı ile bol bira, bol Bavyera müziği ve patates türevlerinin servis edileceği bir şenlik olacak. Yani aslında bu da rejime pek uygun değil :)

Biletler biraz pahalı kişi başı 35 euro ve 17 Eylülde Alman Büyükelçiliğinin web sayfasında satışa çıkıyormuş.

Bu arada seçtiğim uzun nickname'den beni kurtardığın için teşekkür ederim :)
CGC

Basak dedi ki...

CGC bilgi için teşekkürler:) Sen gidecek misin? ya da daha önce gittin mi? Ben yıllar önce, üniversitede bir kez gitmiştim.

Karma Has kicked My Ass dedi ki...

Ben daha önce gitmedim ama giden arkadaşlarım oldu. Güzel ve sevimli bir açıkhava partisi olduğunu söylüyorlar. Benim gitme ihtimalim yüksek :) Şu anda plan program yapıp kalabalık bir grup organize etmeye çalışıyorum ben de :)

Ersin dedi ki...

Barcelona Hakkında Daha Detaylı Bilgiler