27 Aralık 2008 Cumartesi

AFRİKA'NIN ZİRVESİNE YOLCULUK -2


Tırmanışımız Kilimanjaro Milli Parkı’nın ana giriş kapısı olan Machame Gate’ ten geçip gerekli kayıt işlemlerinin ve taşıyıcıların organize edilmesinden sonra resmi olarak başlıyor. İlk gün 3000 metredeki Machame Kampı ’na çıkacağız. 2. gün ise 3850 metredeki Shira Kampı'na ulaşacağız.

İlk iki gün yağmur ormanlarının arasından, nispeten yumuşak eğimli patikalardan yürüyoruz. Ormanların içinden geçen tırmanış rotası, muson yağmurlarının yıkıcı etkisinden korunmak amacıyla kalaslarla desteklenmiş, adeta özel yürüyüş yolu haline getirilmiş. Bu nedenle ilk iki günümüz tırmanıştan ziyade, orta sertlikte bir doğa yürüyüşü havasında geçiyor.

Kilimanjaro Dağı’nın kendine özgü zorluklarını henüz görmüş değiliz. Şu ana kadar gördüğümüz bizleri adeta büyüleyen bir doğal güzellik. Öyle ki kendimizi zaman zaman masal ülkesinde hissediyoruz. İlk kez yağmur ormanı görüyoruz, ağaçların sıklığından ve büyüklüğünden gökyüzü görünmüyor. Yüzlerce farklı ağaç, bitki, sarmaşık türü ile karşılaşıyoruz. Tarzan’ın orman içi ulaşımını sağlayan sarmaşıkların gerçekten varolduğunu görüyoruz. Günlük ortalama yürüme süremiz 6-6,5 saat, bu aynı zamanda kamplar arasındaki ortalama mesafe. Henüz hava ılıman, gündüz güneş çıktığında 30 dereceye ulaşabiliyor.


Halat kıvamında sarmaşıklar...

İlk günler keyfimiz had safhada yerinde:)


Ağrı Dağı’ndan biraz farklı olarak, burada taşımada hayvan kullanılmıyor ve kamp yerlerine ulaştığımızda, bizden hızlı yürüyen taşıyıcılarımız sayesinde sadece yemeklerimizi değil, çadırlarımızı da kurulmuş, hazır buluyoruz. Büyük bir kolaylık, aynı zamanda Kilimanjaro’da tırmanıcıların uymak zorunda oldukları bir kural. “Eşyamı kendim taşırım, yemeğimi kendim yaparım” gibi bir seçeneğiniz yok, resmi makamların bu konudaki tavrı net. Aslında şaşırtıcı bir durum değil: Kilimanjaro Dağı Tanzanya devletinin en büyük gelir kaynaklarından biri. Yerel halk için de önemli bir gelir kapısı. Her yıl 250.000 kişinin bu dağa tırmanmaya geldiğini ve sadece %60’ının zirveye ulaşabildiğini öğreniyoruz. Tüm bu bilgiler titizlikle tutulan kayıtlardan çıkan istatistik bilgileri. Milli Park sınırı içinde kaza geçiren veya rahatsızlanan dağcıları kurtarmak üzere sürekli hazır bekleyen sağlık birimleri de var. Ayrıca, bir geçtiğiniz yerden bir daha geçmiyor, aynı kampta 2. kez konaklamıyorsunuz. Bu güzel bir uygulama, her seferinde başka bir bölgesini görüyorsunuz.

Dağda ilk kamp: Machame Kampı

Afrikalıların denge duyguları mükemmel. Zaten daha yoldayken her tür eşyasını kafasının üzerinde taşıyan yüzlerce insan görmüştük. Dağda da kural değişmedi. Taşıyıcılarımızın hepsi minimum 30 kg gelen büyük ekspedisyon çantalarımızı, her tür yükümüzü istisnasız kafalarının üzerinde taşıdı. Düz yolu da anlayamamıştım gerçi, ama kardeşim burası yokuş yukarı giden, yer yer uçurumların kenarından, kayaların üzerinden sekmek zorunda olduğun, bazen de kaya duvarına tırmanmanın gerektiği bir yer. Ve bu adamlar buraları kafalarının üzerinde kilolarca yük, ayaklarında zaman zaman terlik olduğu halde (evet, bildiğiniz şıpıdık terlik…) elleri ceplerinde, çoğu zaman ıslık çalarak geçiyorlar… Biz mi abartıyoruz acaba diye düşünmeden edemiyorsunuz:) Bu insanlar muhteşem, doğa ile uyumları mükemmel…

Bunu nasıl yaptıklarını hala anlamış değilim:))


Tırmanışın 3. günü artık ilk iki günün tatlı rehavet havasından çıkıyoruz. 3. gün “aklimatize” olma günü, çünkü bundan sonra Kilimanjaro Dağı’nı zorlu yapan özelliklerini yaşamaya başlayacağız.

Yükseklik artarken yağmur ormanları yerini daha bodur ağaçlara bırakıyor

Shira Kampı

Dağcılıkta 4000 m’nin üstü yüksek irtifa sayılır, bu seviyeden sonra insan sağlığı açısından ciddi riskler oluşmaya başlar ve tırmanışın bu riskler dikkate alınarak planlanması gerekir. 3. gün 3950 m deki Shira Kampı' ndan aklimatize olmak üzere 4600 m. deki Lawa Tower’ a çıkıp, tekrar (ama bu kez başka bir kamp alanı olan) 3950 m deki Barranco Kampı' na dönüyoruz.

Barranco Kampı'nın nefes kesen manzarası...

Yorucu bir gün oluyor, ekip arkadaşlarımızdan birinin başının ağrıması dışında bir sorunumuz olmuyor. Hava artık kapalı ve serin. Arada yağmur atıştırıyor.

2 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

Ben bunları okumayı seviyorum. Bilmek ve öğrenmek adına, okurken yolculuğa çıkıyorum sizinle...

Ama birazda, neler hissettiğini, içinden nelerin koptuğunu, o an yaşama dair bakış açılarını da merak ediyorum bir yandan da..Yolculuklar hep güzeldir.Hele adımlayarak yolculuk sanırım çok daha derin bir yolculuktur. O seyahati de anlat bize isterim Başakcım..

Basak dedi ki...

Burcucum hepsini yazsam yazılarının sonunu getiremeyebilirim...:) Haklısın, o kısmı da var işin ve bu seyahetler beni sadece bedenen değil, ruhen de başka yerlere götürüyor ve eğitiyor aslında. Ve ben her gün başka insan oluyorum öğrendiklerim, gördüklerim ve yaşadıklarımla, farkediyorum, biliyorum... Ama o an, deneyim anının içindeyken hissettiğin duygular çok fazla oluyor, bombardıman şeklinde. daha çok coşku, neşe, keyif, korku, çaresizlik, cesaret vb. gibi... Bazılarını tanımlayamıyorsun bile... Sonra, bir süre sonra, bu deneyimler yavaş yavaş içinde yerlerini buluyor. Kendine ve hayata dair bilmediğin şeyleri keşfediyor, şaşırıyorsun. Hemen değil, ama kısa bir süre sonra kendine ve hayata bakışında değişim farkediyorsun. Deneyimin günlük hayat pratiğinde başka başka seviyelerde kendini ifade etmesi... Hemen değil ama, yavaş yavaş... En azından bende böyle ...