Kilimanjaro Dağı'nın görüntüsü
2006 yılının Ekim ayında yaşlı Afrika Kıtası’nın en yüksek dağı olan Kilimanjaro’ya tırmanmak üzere Explorer Ekibi ile yine yollara düştük. Bu seyahatin bizim için önem ve anlamı çok büyük. İmkânsız gibi görünen bir hayalimiz daha gerçekleşmek üzere. ilk kez Afrika kıtasına ayak basacağız, ilk kez Güney Yarım Küre’ye geçeceğiz, bizim yaşadığımız veya bildiklerimizden çok farklı bir kültürle tanışacağız ve sınırımızı bir kez daha, bu kez Kilimanjaro Dağı’nın zirvesine ulaşmak için, zorlayacağız. Üstelik, yine, bana gurur veren ve zirve yolundaki en büyük motivasyonum olacak bir misyonum var.
Kilimanjaro Dağı Tanzanya’da, Kenya sınırına çok yakın bir bölgede. Hem Kenya hem de Tanzanya eski İngiliz kolonileri. Rehberimiz uçakta, dağın bir zamanlar Kenya sınırı içinde olduğunu, fakat İngiltere Kraliçesinin torununa hediye ettiği Tanzanya’da hiç karlı dağ olmamasına üzülerek, ufak bir sınır değişikliği ile dağı torununa hediye ettiğini, böylece Kilimanjaro’nun Tanzanya’ya geçtiğini söylüyor.
Yedi saatlik uçuştan sonra, sabahın erken saatlerinde Kenya’nın başkenti Nairobi’ye ulaşıyoruz. Beş kişilik ekibimiz heyecanlı. Bu tırmanışın hazırlığı aylar öncesinden başladı. Sadece teknik hazırlık değil, basitmiş gibi görünen seyahat organizasyonunun bile aylar öncesinden yapılması gerekti. Çünkü bölgeye fazla uçuş yok ve olanlar da genellikle dolu. Her iki ülke için de vize alınması gerekiyor. Ayrıca, hijyen sorunu yaşayan ve tropik iklime sahip bir ülkeye gidileceği için olunması gereken bazı aşılar ve seyahat öncesinden kullanılmaya başlanması gereken bazı ilaçlar var.
Uzun süren bu hazırlık sürecinin sonunda nihayet Nairobi’ye ayak basmaktan mutluyuz. Günü Nairobi’de gezerek geçirdikten sonra akşam üstü karayolu ile Tanzanya’ya doğru yola çıkıyoruz. Nairobi şehir merkezinde herhangi bir batı şehrinde görebileceğiniz manzaralar var, çünkü Kenya Afrika’nın sanayileşmiş ülkelerinden biri. Ancak kırsal alana çıktığınız anda, özellikle de Tanzanya sınırından geçince, manzara keskin bir şekilde değişiyor. Uçsuz bucaksız Afrika savanlarının arasından, gayet dar bir karayolu üzerinde ilerlerken ilk dikkatimizi çeken yerel kıyafetleri ile yolun iki tarafından yürüyen insanlar oluyor. Öğreniyoruz ki yürüyerek ulaşım Afrika ülkelerinin çoğunda yerli halkın tercih ettiği bir yöntem. Sonraki günlerde bu manzarayı kanıksayacağız, fakat ilk gün bu durum bizi bayağı şaşırtıyor.
Yol kenarlarından olağan manzaralar...
Beş saat süren minibüs yolculuğundan sonra, akşam saatlerinde Kilimanjaro Dağı’na tırmanışların başladığı şehir olan Arusha’ya ulaşıyoruz.
Arusha
21 Ekim sabahı, 6 gün sürmesi planlanan tırmanışımız başlıyor. Kilimanjaro Dağı aynı zamanda milli park olan bir bölgenin içinde. Tanzanya devleti bu bölgenin korunması ve tırmanışların belli kurallar çerçevesinde yapılması konularında çok hassas. Tırmanış için mutlaka yerli rehber ve taşıyıcılardan oluşan bir destek ekibi almak, tırmanışın başlangıcında ve ulaşılan her ara kampta kayıt yaptırmak zorundasınız. Dağda geçirilecek her gün için kişi başına belli bir ücret ödenmesi gerekiyor. Her taşıyıcının taşıyacağı ağırlık belli, taşıyıcı sayısı yükünüze göre belirleniyor ve girişte eşyalarınız tek tek tartılıyor. Çöp atmak, çöp bırakmak, araziyi tuvalet olarak kullanmak yasak. Bu konularda sıkı denetim var. Görevlilerin bu konudaki hassasiyetlerini görünce, bunların hiç birinin, Ağrı Dağı gibi her sene yüzlerce yerli yabancı dağcıyı ağırlayan önemli bir dağ için dahi, yapılmadığı kendi ülkemiz adına utanıyoruz. Rehberimiz Ertuğrul Melikoğlu ile birlikte 5 kişi olan ekibimize dağda kamp kurma, yemek yapma, ve eşya taşıma gibi lojistik hizmetleri vermek üzere 16 kişilik bir yerli destek ekibi eşlik edecek.
Her fırsatta şarkı söyleyip dans eden taşıyıcılarımız:)
Kilimanjaro Dağı “Afrika Kıtası’nın en yüksek dağı” olmasının yanısıra, “Dünyanın en büyük yanardağı” ve “Dünyanın tek başına duran en büyük dağı” ünvanlarının da sahibi. Dağ gerçekten çok büyük, öyle ki tamamını görebilmek veya bir fotoğraf karesine sığdırabilmek için birkaç yüz km açılmak, uzağına gitmek gerekiyor. Ayrıca, bulunduğu iklim kuşağı nedeniyle Türkiye ve dünyadaki pek çok dağdan farklı ve bir kısmı tamamen kendisine özgü ekolojik özelliklere sahip. Örneğin, hemen hemen tüm dağlarda 2000 m’nin üstünde artık bitki örtüsü bulunmazken, Kilimanjaro’da 2000 m ile 4000 m arasında farklı özellikleri olan yoğun bir bitki örtüsü bulunuyor. 3000 m’ye kadar uzanan yağmur ormanları, 3000-4000 m arası yerlerini maki tipi bodur ağaçlardan oluşan ormanlara bırakıyor.
Bir başka açıdan Kilimanjaro Zirvesinin görünümü
Beş saat süren minibüs yolculuğundan sonra, akşam saatlerinde Kilimanjaro Dağı’na tırmanışların başladığı şehir olan Arusha’ya ulaşıyoruz.
Arusha
21 Ekim sabahı, 6 gün sürmesi planlanan tırmanışımız başlıyor. Kilimanjaro Dağı aynı zamanda milli park olan bir bölgenin içinde. Tanzanya devleti bu bölgenin korunması ve tırmanışların belli kurallar çerçevesinde yapılması konularında çok hassas. Tırmanış için mutlaka yerli rehber ve taşıyıcılardan oluşan bir destek ekibi almak, tırmanışın başlangıcında ve ulaşılan her ara kampta kayıt yaptırmak zorundasınız. Dağda geçirilecek her gün için kişi başına belli bir ücret ödenmesi gerekiyor. Her taşıyıcının taşıyacağı ağırlık belli, taşıyıcı sayısı yükünüze göre belirleniyor ve girişte eşyalarınız tek tek tartılıyor. Çöp atmak, çöp bırakmak, araziyi tuvalet olarak kullanmak yasak. Bu konularda sıkı denetim var. Görevlilerin bu konudaki hassasiyetlerini görünce, bunların hiç birinin, Ağrı Dağı gibi her sene yüzlerce yerli yabancı dağcıyı ağırlayan önemli bir dağ için dahi, yapılmadığı kendi ülkemiz adına utanıyoruz. Rehberimiz Ertuğrul Melikoğlu ile birlikte 5 kişi olan ekibimize dağda kamp kurma, yemek yapma, ve eşya taşıma gibi lojistik hizmetleri vermek üzere 16 kişilik bir yerli destek ekibi eşlik edecek.
Her fırsatta şarkı söyleyip dans eden taşıyıcılarımız:)
Kilimanjaro Dağı “Afrika Kıtası’nın en yüksek dağı” olmasının yanısıra, “Dünyanın en büyük yanardağı” ve “Dünyanın tek başına duran en büyük dağı” ünvanlarının da sahibi. Dağ gerçekten çok büyük, öyle ki tamamını görebilmek veya bir fotoğraf karesine sığdırabilmek için birkaç yüz km açılmak, uzağına gitmek gerekiyor. Ayrıca, bulunduğu iklim kuşağı nedeniyle Türkiye ve dünyadaki pek çok dağdan farklı ve bir kısmı tamamen kendisine özgü ekolojik özelliklere sahip. Örneğin, hemen hemen tüm dağlarda 2000 m’nin üstünde artık bitki örtüsü bulunmazken, Kilimanjaro’da 2000 m ile 4000 m arasında farklı özellikleri olan yoğun bir bitki örtüsü bulunuyor. 3000 m’ye kadar uzanan yağmur ormanları, 3000-4000 m arası yerlerini maki tipi bodur ağaçlardan oluşan ormanlara bırakıyor.
Bir başka açıdan Kilimanjaro Zirvesinin görünümü
3 yorum:
devamını bekliyorum..
Off.. can evim(izden) vurdunuz şimdi :))
Ben de vurulmuştum, Tanzanya'dayken...:)))))
Yorum Gönder